17. YÜZYILDA TÜRK SAZ ŞİİRİ
ÂŞIK
Hayatı hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Sadeddin Nüzhet, çeşitli kaynaklardaki bilgileri değerlendirerek hazırladığı Âşık adlı monografasinde, onun, sadece yaşadığı yüzyılı tesbit edebilmiş, bir şair olarak tesirini ortaya koymağa çalışmıştır. Elimizde oldukça fazla şiiri olan Âşık’ın, yaşadığı devri gösteren şiiri, Sultan IV. Murad’ın (1623-1640) boğdurulan musahibi Musa Çelebi üzerine söylenmiş olanıdır. Sultan’ın da nazire yazdığı bir şiirden Âşık’ın 1041/1631 yılında hayatta olduğunu anlamaktayız.
Devrinin önde gelen adlarından olan şairimize, daha sonraki yıllarda şöhrete kavuşacak olan Kuloğlu, Âşık Ömer, Gevheri vb. nazireler söylemişlerdir. Bazı şiirleri bestelenip musiki meclislerinde okunmuştur. Sade bir dille söylediği şiirlerinde klâsik edebiyatımızın tesiri az da olsa görülür.
Şairnâmelerde kendisiyle ilgili her hangi bilgiye rastlanılamamıştır.
Kara gözlüm senden murat alınmaz
Cana çevrin çoktur fendin bilinmez
Yandım elinden
Tutsam belinden Emsem lebinden
Efendim naz eder nazlıdır
İştiyakın derûnumu yakıyor
Ah ile efganım Arş'a çıkıyor
İki elimde taş
Didelerim yaş
Sinemde ateş
Derûnumda yanan közlüdür.
Figanım işiden der ki yazıktır
Gariplik çekmişim bağrım eziktir
Yâr ele girmez
Yanıma gelmez
Hâlimden bilmez
Gam değil ezelden sözlüdür.
Der ki Âşık kimse bilmez hâlimden
Kime dâr edeyim senin elinden
Havadan inmez
Koluna konmaz
Ateşim sönmez
Yandıran bu âhu gözlüdür
***
Güzel senden ayrılalı
Hayli zaman oldu gel gel
Bak gözümden akan yaşım
Âb-ı revân oldu gel gel
Böyle m'olur küsüp gitmek
Seni seveni terketmek
Haram oldu yemek içmek
İşim figân oldu gel gel
Kurulu yaydır basılmaz
Gönül yârinden kesilmez
İçmeyince derd eksilmez
Boş kadehler doldu gel gel
Kul Âşık ider varmağa
Halinden haber almağa
Yetiş namazım kılmağa
Seni seven öldü gel gel
- Önceki
- Sonraki >>