Kadın şairler
İlk Klasik Dönem’de, Bursa, Edirne ve İstanbul gibi Osmanlı başkentlerinin dışında Amasya, Manisa, Trabzon, Kütahya gibi şehirlerde de edebî muhitlerin oluştuğu bilinmektedir. Özellikle yetiştirdiği kadın şairlerle Amasya, Türk kültür ve sanat hayatında ilgi çekici bir konuma sahiptir. Çünkü Amasya, Osmanlı şiirinin ilk kadın temsilcilerini yetiştiren bir şehirdir.
Bunlardan ilki Zeynep Hatun’dur. Zeynep Hatun (Ö.1471-74?), babası kadı olduğu için iyi bir eğitim almış, Farsça ve Türkçe gazelleriyle devrinde tanınmıştır. Divan tertip ederek Fatih’e sunduğu söylense de söz konusu divan henüz ele geçmemiştir. Zeynep Hanım’ın bazı gazelleri nazire mecmualarında yer almaktadır. II. Bayezit’in şehzadesi Ahmet’in Amasya valiliği döneminde onun çevresindeki şairler arasında yer almıştır.
Bu muhitte bulunan şairlerden biri de "Türk Safosu” Mihri Hatun’dur (Sezer 2005). Zeynep ile Mihri sözü edilen ortamda tanışmışlardır. Mihri Hatun (ö. 1506-1507), II. Bayezit’in Amasya’da görev yaptığı yıllardan itibaren şehzadeler etrafında şekillenen kültür ve sanat mahfillerinde bulunmuştur. Aynı kültür çevresini paylaşan Müeyyedzade Abdurrahman (ö. 1516) ile Mihri Hatun arasında gönül ilişkisinin olduğu ve bu yakınlığın zaman zaman mısralara döküldüğü kaynaklarda anlatılmaktadır (Âşık Çelebi 1994: 440). Mihri, başta Necati olmak üzere Güvahi, Münirive Aftabi’ye nazireler söylemiştir. Divan tertip ederek II. Bayezit’e göndermiştir. Mihri Divanı, Moskova’da yayımlanmıştır (Muştakova 1967).
XVI. yüzyılda yine aslen Amasyalı olan bir kadın şair, Ayşe Hubbi Hatun (ö. 1589-90) yetişmiştir. II. Selim’in şehzadeliğinde hocası olan Şems Efendi’nin eşi ve Beşiktaşlı Yahya Efendi’nin torunudur. Şems Efendi’nin 1551 yılında vefatı üzerine padişah musahibesi ve nedimesi olmuş, bu görevini III. Murat zamanında da sürdürmüştür. Tezkirelerde şiirlerinden verilen örneklerin dışında Arapçadan çevirdiği îmadu’l-cihad adlı bir eseri vardır. Gaza ve gazilik konusundaki düşüncelerini ihtiva eden bu eserde bazı gazelleri de yer almaktadır (Cunbur 1988: 901-913).
İlk Klasik Dönem’in kadın şairleri baba veya eş vasıtasıyla sosyal statüsü ve refah düzeyi yüksek ailelere mensupturlar. Hemcinsleriyle kıyaslandığında toplumun genel eğitim seviyesinin üstündedirler. Divan şiirinin kuralları iyice belirlenmiş estetik anlayışı içerisinde kadın duyarlığını yansıtacak bir söyleyiş biçimi geliştirdiklerini söylemek zordur (Bekiroğlu 1999: 802-812)- Mihri’nin bazı beyitleri istisna edilirse bu eğilimin 19. yüzyıla kadar devam ettiği söylenebilir. Belki bu yüzden kadın şairler, kendilerine mahsus bir dil geliştirmek yerine, erkek meslektaşlarına nazireler yazarak erkeksi bir söylemi benimsemişlerdir.
KÜLTÜR BAKANLIĞI TÜRK EDEBİYATI TARİHİ