Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 FAİK ALİ OZANSOY (1875 -1950),

Süleyman Nazif’in küçük kardeşidir. Servet-i Fünûn’daki ilk şiirleri, 1897’de çıkmaya başlamıştır. Bu şiirlerinde, bazen, Zâhir adını da kullanmıştır. 1908’den sonra bir ara Fecr-i Âtî’nin de başına geçen Faik Âli, Divan edebiyatını hiç tanımadan, ilk şiirlerini, doğrudan doğruya Recaîzâde Mahmud Ekrem, Namık Kemal ve Abdülhak Hâmit Tarhan’ın etkisinde kalarak yazmıştır. Fakat Servet-i Fünûn’da yazmaya başladıktan kısa bir süre sonra, çevreye uyum yeteneği sayesinde, bu topluluğun bütün özelliklerini kolaylıkla benimsemiş; gerek dil ve üslup, gerekse hayal kuruş ve duyuş bakımından eksiksiz bir Servet-i Fünûn şairi olmuştur.

İlk şiirlerinde bencillik ve karamsarlık göze çarpar. Tamamen bireysel konuları işlemiştir. Ancak, şiirlerinde kullandığı Farsça tamlamaların, Arapça ve Farsça kelimelerin çokluğu bakımından uçta olduğu söylenebilir. 1908’e kadar yazdığı şiirlerinde “aşk, kadın ve tabiat” temalarını bütünüyle romantik bir atmosfer içinde işlemiştir. Sonraki yıllarda yazdığı şiirlerinde ise sosyal konulara ve yurt duygularına da geniş bir yer ayırmıştır.

Şiirlerinde hep göklerin derinlik ve yüceliğinden, efsanevî sırlarından söz etmiştir. Bu tarz şiirlerinde Hamit’in etkisi ve izleri de vardır. Bu nedenle "‘ikinci Hamit” olarak da nitelendirilmiştir.

Eserlerinde duygu ve hayale, bilinmeyip de belli belirsiz sezilen ruh, ürperti ve sezgilere geniş yer ayırmıştır. Şair dil ve anlatım konusunda kendisini yenilemesini bildiği için son eserlerinin dili durudur. Birkaç manzum tiyatro denemesi yapmakla birlikte bunlar onun en zayıf eserleri arasında yer almaktadır.

Eserleri:

 Fânî Teselliler (şiirler, 1908), Midhat Paşa (biyografi, 1908), Temâsîl (şiirler, 1913), Elhân-ı Vatan (şiirler, 1915), Payitahtın Kapısında (manzum oyun, 1920), Şâir-i A’zam’a Mektub (manzum, 1923), Nedim ve Lale Devri (manzum oyun, 1950).

 


Faik Ali Ozansoy (1876-1950)

Diyarbakır’da dünyaya geldi. Asıl adı Mehmet Faik’tir. Süleyman Nazif’in küçük kardeşidir. Mülkiye Mektebi’ni bitirdi. Valiliğin yanı sıra Türkçe ve Edebiyat öğretmenliği görevlerinde bulundu. 1950’de Ankara’da öldü. Cenazesi İstanbul’a getirtilerek çok sevdiği Abdülhak Hamit’in yanına, Zincirlikuyu Mezarcına gömüldü.

Edebî kişiliği

Faik Ali, şiire ağabeyi Süleyman Nazif gibi küçük yaşlarda başlar. Sanat ve edebiyat kültürünü babasından ve ağabeyinden alır. Gençlik yıllarında Namık Kemal’i, Recaizâde Ekrem’i, Abdülhak Hamit’i okur ve onlardan etkilenir. Eski divan şairlerinden Fuzuli, Nabi ve Nedim’i beğenir. Fransız edebiyatından Victor Hugo da kendisini etkileyen sanatçılar arasında yer alır.

Faik Ali Ozansoy’un asıl edebî kişiliği Servet-i Fünûn edebiyat topluluğuna katıldıktan sonra biçimlenir. Servet-i Fünûn şiir anlayışını benimsemekle birlikte Hamit etkisini de yansıtır. 1908’de Meşrutiyet’in ilanına kadar daha çok, bireysel konularda şiir yazar. Meşrutiyet’in ilanından sonra birçok şair gibi toplumsal konulara yönelir. Millî duyguları yansıtan şiirler kaleme alır. Ancak bunlar bir kenara bırakılırsa şair, Servet-i Fünûn geleneğine uyarak daha çok, aşk ve tabiat temalarını ele alır. Aşk ve kadını idealize eder. Romantik bir üslubu vardır. Dilde sadeleşme ve Türkçülük akımına mesafeli durmuştur. Oturmuş ve olgunlaşmış bir şiir dili yakaladığını ve bunu yeni akımın etkisiyle kaybedeceğini düşünür.

Sanatçı, tiyatroyla da ilgilenir. Ancak tiyatro eserleri şiirleri kadar başarılı değildir. Servet-i Fünûn topluluğu dağıldıktan sonra Faik Ali, Fecr-i Âti’nin kurucuları arasında yer alır.

Eserleri:

Şiir: Fani Teselliler, Temasil, Elhan-ı Vatan Oyun: Payitahtın Kapısında, Nedim ve Lale Devri

İLGİLİ İÇERİK

FAİK ALİ OZANSOY

SON EKLENENLER

Üye Girişi