LEVNÎ
Asıl adı Abdülcelil Çelebi olan şairimiz Türk süsleme sanatnın önde gelen minyatürcülerindendir. Edirneli olup sonradan geldiği İstanbul’da girdiği nakkaşhâneden usta olarak ayrılır. İstanbul’da vefat eder ve oraya gömülür (1733).
Resim sahasındaki eserleri Vehbi’nin Surnâme 'sinde, Padişahlar
Albümü’’nde, Beşiktaş Mevlevihânesi’nde vs. bulunmaktadır. Dastân-ı Atalarsözü ile, Selânik-İstanbul yolculuğunu anlatan Tekerleme’si onun, ressamlığının yanında güçlü bir âşık olduğunu da göstermektedir.
Âşık Ömer’in resmini yapması, âşıklarla olan yakın dostluğunun güzel bir işaretidir. Mahlası da onun renk dünyasmı dile getirmektedir.
Hızrî, diğer birkaç şairle birlikte onun adını da saymaktadır.
Tut atalar sözün kalbi selîm ol
Gönülden gönüle yol var demişler
Gider yavuzluğu tab'ı halım ol
Sert (sarp) sirke kabına zarar demişler
Bilirsin alçağa akmadadır su
Kâmilin câhile nasihati bu
İkrârını gözet olma abesgû
Bildir îmân ile ikrar demişler
Âkıbet-endîş ol gönül dibelik
Yetişmez mi sana nümûnelik
Kaçan lori kuşu bulsa bir kemik
Evvel ölçer sonra yutar demişler
Her kârâ uzatma elin eteğin
Yelkovana döner âhır emeğin
Nitekim şaşkını gölde ördeğin
Başın kor kıçından dalar demişler
Aldanma cihânın sakın varına
Bir nefesi verme cihân varına
Bugünkü işini koyma yarma
Yar yıkıldığı gün tozar demişler
Kestim bu arsada ben de bir koyun
Meydân-ı hünerde gel sen de soyun
Feleğin zoruna dayanmaz oyun
Katı zor oyunu bozar demişler
Çoktur bu âlemde boşa yelenler
Kande bilenler ile bilmeyenler
Eskiden âdettir dağdan gelenler
Bağda olanları kovar demişler
Dediler bu pendi sordumsa kime
Tuz ekmek bilmezse müşkilin deme
Kül kömür ye nâmerd lokmasını yeme
Gün olur başına kakar demişler
Abestir her vara yoğa koşanlar
Gâhi doğru gâhi eğri eşenler (aşanlar)
Ağlamak ne demek kendi düşenler
İki gözden bile çıkar demişler
Arzeyle bu pendi kendi özüne
Dost addetme her güleni yüzüne
İncinme dostunun doğru sözüne
Doğru söz insana batar demişler
Darb-ı mesellerle eylersen amel
Kırkların birine olursun bedel
Usûlü mânâyı bilmeyen echel
Solağına davul çalar demişler
Bir mürşid-i kâmil bulmayanlara
Bin nasihatten ders almayanlara
Sözünün sübûtu olmayanlara
Dipsiz kile bir boş anbar demişler
Eşkin at yanına bağlansa güre
Huy alır huyundan ol göre göre
Hizmet eyler isen eyle bir ere
Su aktığı yere akar demişler
Çarşûy-ı dehirde nice toz kopar
Ol vakti gözeten çok takye kapar
Helâlzâde gelir pazarlık yapar
Haramzâde pazar bozar demişler
Âdet-i Hak budur ezel ü ebed
Kul kula sebeptir ey dil-i nâşâd
Bâye gedâ hizmet etmekten murad
Bal tutan parmağın yalar demişler
Dilden ister isen gıll ü gış gide
Metâ-ı razını açma hâside
Kıyma müşteriye az al fâide
Alan da satandan umar demişler
Yâr ile ettiğin kavle ver karâr
Kâr etmezsen bârı eyleme zarâr
Aza kanaat et olma tamahkâr
Ucuz satan tizcek satar demişler
Ham tamâı gel terkeyle erken
Elimden çıkmasın der isen örken
Deve âhu gibi boynuz ararken
İki kulaktan da çıkar demişler
Hîleyi irtikâp etme kıl hazer
Denilsin nâmına bir er oğlu er
Sen elin kapısın kakarsan eğer
El de senin kapın kakar demişler
Irzıyle varamaz eşkiyâ eve
Uslu gez kim seni kâmiller seve
Har'dan büyük at var attan da deve
Deveden de büyük fil var demişler
Güneş balçık ile sıvanmaz ey dil
Bîzebân da olsa bellidir kâmil
Kendinden gayriyi beğenmez câhil
Kendi çalar kendi oynar demişler
Tâlib-i mârifet çekerse emek
Yüğrük at artırır yemin giderek
Şâire ses ile saz ü söz gerek
Yalınız taş olmaz duvar demişler
Kûy-ı dilârâya eylersen akın
Hele gâfil olma etrâfa bakın
Karda yürü izin belirtme sakın
Ârif olur il tiz duyar demişler
Doyar mı cân ü dil bûs ü kenâre
Hicrân-ı aşk ile dil pâre pâre
Nem giderse gitsin visâl-i yâre
Bir arzu hezerân dînar demişler
Yüzüm yerde tenim hâk ile yeksân
Serim gavgâlarda hâlim perîşân
Gözlerim cemâl-i canâna hayrân
Gönül masumdur umar demişler
Gerek şakî olsun gerekse saîd
Kereminden Kerim eylemez baîd
Böyledir Mevlâ'dan kesme sen ümid
Gün doğmadan neler doğar demişler
Kanâat kıl lokma-i rûz u şebe
Eller konar topladığın zehebe
Bilirsin ki atalarımız bir tepe
Yıkılır bir dere dolar demişler
Yırtıcı kuşların ömürleri az
Bir tek ipte iki cânbâz oynamaz
Şâhrâhta kuyuyu kâmetince kaz
Ezkazâ ayağın kayar demişler
Levnî nasâyihi pirlerin böyle
Durûb-ı emsâli nazmile söyle
Meydân-ı hünerde ağırlık eyle
Ağır basar yeğni kalkar demişler