Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil

PARAGRAF

TEST 2

 

1.Size burada bazı şarkı sözlerindeki anlamsızlıklardan, dil yanlışlıklarından söz etmeyeceğim. Artık kimsenin hiç mi hiç önem vermediği “uyak” tan söz etmek istiyorum. Bir şarkı elbette uyaksız da olabilir. Benim sözüm uyak kullandığını sananlara. Bırakın eski ustaların yapıtlarını, daha düne kadar içeriği sizden ne kadar uzak olursa olsun bütün şarkı sözleri teknik açıdan kusursuzdu. Şimdi öyle mi? “Geliyorum” ile “gidiyorum” bile uyaklı sanılıyor. Yaratıcısına sorarsanız: “Ne var bunda, ikisi de “yorum” ile bitiyor ya!” deyip sizi tersleyecek. Uyağın ne olduğunu anlamak için ortaokul ders kitaplarına bakmanız yeterli. 
Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır? 
A) Şarkı sözü yazarlarının eğitim görmemiş kişiler oluşundan 
B) Günümüzdeki şarkıların teknik açıdan kusurlu oluşundan 
C) Şarkı sözü yazanların Türk dilinin inceliklerini bilmemelerinden 
D) Eskisi kadar iyi şarkıcı yetişmemesinden 
E) Şarkılarda içeriğin bir kenara itilip sesin ön plana alınmasından 

2. Türk edebiyatı uykuda çok kalmış bir edebiyattır. Dilimiz çok aykırı bir dildir. Onun için dünya dillerine çevrilemedi. Eğer çevrilseydi, bugün dünyada büyük bir Türk edebiyatı olurdu. Benim talihim, kitaplarımı çevirme imkanı bulmamdır. Bir Sait Faik’in böyle bir talihi olmadı. Sait Faik, 20. yüzyılın en önemli hikayecilerinden biridir. Onu okuyan yabancı eleştirmenler de bunu söylüyor. Büyük bir edebiyatın adamlarıyız biz. Yunus Emre’den Dadaloğlu’na kadar, Pir Sultan’a kadar... Bundan sonra, Türk dilindeki genç yazarlar da çok iyiler. Onlar da çevrilebilirler. Çevrildikleri zaman da ses getireceğine inanıyorum. 
Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir? 
A) Edebi eserlerimizin, Türk dilinin aykırılığından dolayı dünya dillerine çevrilemediğine 
B) Eserlerini diğer dillere kendisinin çevirdiğine 
C) Sanatçılarımızın eserlerini kendilerinin çevirmelerinin gerektiğine 
D) Hem geçmişteki sanatçılarımızla hem genç sanatçılarımızla büyük bir edebiyatın adamları olduğumuza 
E) Sait Faik’in yabancı eleştirmenlerin bile kabul ettiği büyük bir sanatçı olduğuna

 

3. Sanatçı dostlarımdan, zaman zaman “Aylardır tek satır yazamadım.”, “Gözüm kâğıdı kalemi görmek istemiyor.”, “Kuruyup kaldım.” biçiminde şikâyetler duyarım. Onların bir durgunluk dönemi yaşadıklarının göstergesidir bu tür yakınmalar. Ama bu durgunluk dönemlerinin aslında bir biriktirme dönemi olduğu açıktır. Bir başka söyleyişle; suskunluk gibi görünse de bu, ne zaman ve nasıl patlayacağı belli olmayan bir olgunlaştırma dönemidir. Bir gün bir bakarsınız, bir öykünün ilk cümlesi, bir şiirin ilk dizesi, bir resmin ilk fırça darbesi, bir yerlerden çıkar gelir. 
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir? 
A) Her sanatçının yaratma gücünün zamanla azalmasının doğal olduğu 
B) Sanatçının yaratma gücündeki durgunluğun toplumsal sorunlarla ilişkili olduğu 
C) Sanatçının bazı biriktirmelerde bulunabilmek için bir süre sanattan uzak durmasının gerektiği 
D) Sanatçının bir sanat eserine başlayabilmek için küçük de olsa bir ilhama gereksinim duyduğu 
E) Sanatçılarda kimi zaman görülen durgunluğun aslında bir biriktirme ve olgunlaştırma dönemi olduğu 

4. Ressamlarımız her zaman “anlaşılamamaktan” yakınırlar. Ben de bunu anlayamıyorum. Anlaşılır bir şeyler üretince neden sizi anlamasınlar ki? Problem aslında sanatçının kendisinde; toplumun dışına çıkmayı sanatçılık olarak görmek. Ondan sonra da “Beni hiç anlamadılar ki!” diye şikâyetlerde bulunmak... 
Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisine karşı çıkmaktadır? 
A) Sanatçının toplumun dışına çıkıp sonra da anlaşılamamaktan yakınmasına 
B) Özgün eserler ortaya koymak düşüncesiyle anlaşılmaz duruma düşülmesine 
C) Sanatçının halkın ilgi ve beklentilerine cevap vermek amacından uzaklaşmasına 
D) Resim sanatının toplumda yeterince ilgi görmediğinin söylenmesine 
E) Sanatçıların halkın sorunlarından uzak durmasına

 

5. Ben yaşamım boyunca dönüp arkama bakmadım. Anılarımı yazmayı düşünmezdim hiç. Fotoğraf filan da toplamazdım. Sonra birer birer herkes gitmeye başladı. Arkada bıraktıktan fotoğraflar, resimler, mektuplar bana kaldı hep... Onlara bakarken, ne güzel insanlar olduklarını, nasıl bir sevgi ortamı içinde yaşadıklarını, nasıl dolu dolu “insan” olduklarını düşünürken, bu işi yazıya dökmek, geleceğe taşımak tutkusuna kapıldım. Annemin öldüğü gecenin ertesi gün başladım yazmaya, iki yıl sürdü. Kitap bitmek üzereyken ben de bir yoğun bakımdan geçtim. İnanın kendime geldiğimde ilk düşüncem, “Bir ay daha yaşayıp kitabı bitirebilsem idi. 
Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir? 
A) Etrafındaki insanların birer birer gitmesinin kendisini yazmaya ittiğine 
B) Önceleri geçmişi hatırlatan şeylerden uzak durduğuna 
C) Anılarını yazarken tedavi gördüğüne 
D) Yaşamayı istemesinin tek nedeninin kitabını bitirebilmek olduğuna 
E) Mutlu bir aile ortamında, sevgi dolu bir çevrede yaşadığına 

6. Ben tek başına öğretmen olmadım, aynı zamanda öğrenci oldum. Öğrencilerim beni yetiştirdi, sordukları sorularla beni çalışmaya ittiler. Yayıncılık, öğretmenlik ya da başka işlerde olsun hep aynı pozisyonda kaldım. Öğrendim, öğrettim, paylaştım. Ben eleştiri ile başladım yaşamıma. Sonra denemeye başladım ve sayısız çeviriler yaptım. Hümanizma konusunda, düşünce özgürlüğü konusunda karınca kararınca bir şeyler yapmaya çalıştım. Bunun karşılığı olarak şimdi bana bu ödül veriliyor. Gerçekten çok onur verici. 
Bu parçadan yazarla ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz
A) Yazın yaşamına eleştiri yazarak başladığı 
B) Değişik türlerde eserler verdiği 
C) Düşünce özgürlüğüyle ilgili çalışmalarından dolayı ödül aldığı 
D) Öğretmenliği aynı zamanda bir öğrenme olarak gördüğü 
E) Ödülün bir sanatçı için itici güç olduğuna inandığı

 

7. Neden öyküyü tercih ettiğimi, tam olarak anımsamıyorum. Galiba bu konularda insan tercih yapmıyor. Öykü yazan olmaya ya da ressam olmaya karar verilmiyor yani. Geçenlerde, televizyonda bir bayan: “Ailece oturduk ve benim bir kaset yapmam gerektiğine karar verdik.” diyordu!... Bu benim pek aklımın alacağı bir şey değil. Yarın için öykücülüğü bırakıp heykeltıraşlığa soyunmayacağımın garantisi yok. Lisede resim yapıyordum. Sonra öykü ağırlık kazandı. Ama yıllar sonra şunu fark ettim; öykü kılığında resimler yapmaya devam etmişim. 
Bu sözleri söyleyen birinden aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez? 
A) İlk ürün verdiğim sanat dalında kalıp başka dallara uzanmayacağım diye bir anlayış doğru değildir. 
B) İnsan neye yeteneği olduğunu iyi belirleyip yaşamını o alanda sürdürmelidir. 
C) Şimdi öykü yazıyorum ancak ileride başka alanlarda ürün de verebilirim. 
D) Ne kadar farklı bir dala kaymışsam da ilk sanat çalışmam olan resim eserlerimde kendini hissettirir. 
E) Kimse ürün vereceği sanat dalı hakkında önceden oturup karar vermez, her şey kendiliğinden gelir. 

8. Ben ne zaman Kemeraltı’na gitsem ya da Kemeraltı’nı ne zaman anımsasam şöyle bir soruyla karşılaşıyorum: “Beni ne zaman yazacaksın?” Aslında Kemeraltı’nı yazma konusunda gecikmiş falan değilim. Kemeraltı’yla ilgili bir yazı zaten hiçbir zaman geç kalmış bir yazı değildir. Çünkü Kemeraltı, her an kendini tazelemeyi beceren fettan bir sevgili gibidir. Hatta tazelemenin bin bir çeşidini tenine sindirmiş, yakıştırmış, kabul ettirmiş Kleopatra gibidir Kemeraltı. Yani o, güzellikler uzmanı tarihi bir sevgilidir. Terk edilemez ve vazgeçilemez. 
Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? 
A) Tartışmacı bir anlatım kullanılmıştır. 
B) Benzetmelerden yararlanılmıştır. 
C) Değişik yapılı cümleler kullanılmıştır. 
D) Niteleyici sözcüklere yer verilmiştir. 
E) Kişileştirme sanatına başvurulmuştur.

 

 

CEVAP ANAHTARI:

 

1.B        2.C      3.D       4.A      5.E       6.E       7.B       8.A

SON EKLENENLER

Üye Girişi