Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 DELİLER AYNASINDA AKILLILAR VAR

 ‘Can’ tende saklı olan, ‘canan’ saklanan, ‘cennet’ saklı bahçe, mecnun ise aklı saklanan, örtülmüş olandır.

Dünya haklarının sıfatlarına zıtlıklar karıştığı gibi akıllarına da delilikler karışmıştır. Delilikten nasibini almayan hiçbir akıllı yoktur” der Ebu’l-Kasım en-Neysabûri, ‘Akıllı Deliler’ eserinde. Kitabı bitirdiğinizde ‘akıllılar ve delililer’ türünde bir ayrımın söz konusu olamayacağına kani olursunuz. Toplumun değer yargılarının belirlediği ‘normallik’ sınırlarını ihlal edenlerin biricik oluşları üzerine her söz söylendi. Yine biz en çok akıl melekesini aşktan yitirenlerin serencamına aşinayız. Leyla ile Mecnun, Süheyl ile Nevbahar’da olduğu gibi. ‘Mecnun’ aklı örtülmüş demek değil miydi zaten? O dimağı dertlere bürülü olduğundan bu isme layık görülmüştü. Onun deliliği müsamahayı hak ederken, sokaktaki divane aynı hoşgörünün kırıntısına mazhar olamaz.

Delilere karşı çelişkili vaziyetimizden mustarip olanlardan biri de Divan Şairi Yenişehirli Avni’dir. Şair ‘Mir’at-ı Cünun’u bu sebeple kaleme alır. 1827’de Yunanistan’da dünyayı teşrif edip 1884’te İstanbul’da vefat eden son divan şairi, Mesnevi ve Divan-ı Kebir’i elinden düşürmez. Onun tasavvufun ışığında soluklandığı ahir ömrünü Muallim Naci, ‘zübdetü’l-ahkâm’ bir başka ifadeyle ‘son devrin en seçkini’ iltifatıyla özetler. O mizah ve hiciv sanatını ustalıkla icra eder. Delilere fırlatılan küstah bakışların, yapılan eziyetlerin hatta ölüme terk edişlerin farkındadır. Susup seyretmeye gönlü razı gelmez. ‘Deliler Aynası’nın sebeb-i telifinde birçok divane tanıdığını onların davranışlarını gözlemlediğini yazar: “Söyleyip bir niçe divane ile / Yazdım üslubu-ı hekimhane ile”

‘Deliler Aynası’ndan tebessüm eden tek bir divane yoktur. Nizam-ı âlem delisi, neme lazım delisi, nasihat delisi ve süvari onun eserindeki tipler arasında. Şair Avni, üslubu ilk önce kendi yorumu doğrultusunda tipin karakterin temel özelliklerini anlatıp sonra o kişiyi konuşturmaya dayanıyor. Avni, Osmanlı şiir geleneğinin aksine deliliğe ‘aşkın halleri’ olarak değil psikoz sınırları içinden bakmayı tercih eder. Şaire göre aklını yitirenlerin hal ve davranışlarından çıkarılacak çok ders var. Dahası onun anlattığı karakterlerin bir kısmının bugünde ‘muteber şahsiyet’ övgüleriyle aramızda dolaştığını fark ediyoruz. Bundan da mühimi insanlık sırrı ‘Akıllılar aynası’nda çoktan dökülmüştür. Akıllıların hali pürmelalini Mehmet Narlı’dan dinleyelim: ‘akıllıların kendi hayatlarını düzenleyici, uyarıcı, ilkeleştirişi bir dil için delisiz yapamadıkları görülüyor.”

 

Delilik ülkesinin ahalisi


Nizam-ı âlem delisi: Hayatı boyunca yoksullukla boğuşur. Yiyecek bir kuru lokması, sırtında bir hırkası bulunmaz. İnsanların yardımına muhtaç, acizdir. O yine de bu haline rağmen dünyayı kurtarmak derdindedir. Hem kendi başının çaresine bakamaz hem de bütün kötülükleri yok etmek gibi bir amacının oluşu çelişkili görünse de bu sıkça karşılaşılan bir durumdur Yenişehirli Avni’nin nazarında.


Tabip:Eğitim almadığı halde ‘doktorum’ diyerek halkı yanıltmaya çalışır. Çoğu defa yanlış teşhis ve tedavi yüzünden nicelerini sağlığından eder. Bazı hastaların ölümüne bile sebep olduğunu da söyleyenler bulunur. Nihayetinde kendisi de cinnet geçirip canından olur.


Keramet delisi:Tasavvufa gönül veren kişilerin arasından çıkar ‘keramet delisi’. Bu kişiler içinde bulundukları güzelliğin mahiyetini asla idrak edemez. Onlar daha ziyade kendilerini ‘hikmet’ dilini çözmüş temiz biri olarak gösterme derdindedir. Avni, keramet delisini şöyle anlatır: “Bülbül olan elbet gülün kokusunu bilir. Ama onun gülün kokusundan dahi haberi yoktur.”
 

Havadis delisi:Yurt ve cihanda ne olup bittiyse topluma anlatmakla vazifeli olduğunu düşünen biridir sözünü ettiği. Yaşadığı devrin diplomatik hadiseleri onun dikkatini çok çeker. Halk dış dünyada cereyan edenleri ‘havadis delisi’nden öğrenir.


Anid:İnatçı. Hemen her meselede haklı çıkmak için kılı kırk yaran anid, koyu tartışmaların aranan ismidir. Çünkü o haksız olsa dahi diretmeyi asla bırakmaz. Kimseye yardım etmeyi sevmez. Kendi bildiğini okur.


Hasud:Kendisinden başka herkesi düşman olarak görür. Bu sebeple yalnızlığa mahkûm desek yeri. Hiçbir yer ve zamanda kendini mutlu ve huzurlu hissedemez. O iki dakika gardını düşürse dünya onun üzerine yürüyecek kadar habis ruhlu kişilerle doludur zaten(!)


Tembel:Yenişehirli Avni, tembel karakterleri de müşahhaslaştırarak dile döker. Çünkü tembellik delilikten başka bir şey değildir. İş bulamaz, bulsa da çalışamaz. Tembel bir gün miskinliği yüzünden bir hamaldan kendisini denizden karşıya geçirmesini ister. Hamal çaresiz onu sırtına alır. Bu esnada oradan geçen bir devlet adamıyla karşılaşırlar. Adam vaziyetine acır. Ona iş verip barınacağı bir yer tahsis edeceğini söyler. Buna mükabil tembel uyuşuklara mahsus bahanelerle teklifi reddeder. Onun istediği hayatı boyunca miskin miskin dolaşmaktır.
 

Mal delisi:İnsanlar arasındaki ekonomik dengesizliğe dikkat çeken şair mal biriktirmeye meraklı kişileri de tahlil eder. Bu tür insanlar Karun kadar malı olsa asla haline şükretmez. Devamlı daha fazla biriktirmek isterler. Mal delisi, kendi evladının sağlığı için bir kurban adamış lakin onu fazla görünce Kur’an-ı Kerim okutmakla yetinmiştir. Hastalığın pençesinden kurtulamayan kız çocuğu vefat edince kendisi akıl hastanesine düşer.


Süvari:Bir şeye deli gibi bağlanmak dediğimiz tabir tam da süvari de karşılık bulur. O atları her şeyden çok sever. Onların bakımı, sıhhati kendi sağlığından bile kıymetlidir. Ama süvari yalnızca atlara tutkunları kapsamaz. İhtirasa dönüşmüş bütün sevgiler delilik olarak görülmelidir.


Nasihat delisi:İkiyüzlü biridir. Torba sakallı, mahzun ve gülünç bir yüzü vardır. İnsanları aldatmak için daima boynunda muska taşır. Riyakârdır, çünkü dini sadece görüntüden ibaret zanneder. Taklidi imanla yaşayan nasihat delisi, cahiliyetin en üst seviyesini temsil eder. İnsanlar bu tipe çok rağbet eder, evlenmek isteyen, çocuk sahibi olmak isteyen, büyü yaptırmak isteyen onun kapısında soluğu alır. Avni ‘nasihat delisi’nin şirke düştüğüne emindir.

Perişan duygulu şair:Duygular girdabında çırpınan şair nev-i şahsına münhasır bir kişidir. O sanatını o kadar beğenir ki, kimse onun üslubuna yetişmez. Özgüveni o denli yüksektir ki kendini şöyle tarif eder: “Şiirin suretinde maddeyim, dalgalara ise denizim.” Avni, perişan duygulu şairin sıfatlarını anlatarak renkli beyt yazmak için perişan olanları tenkit eder. Sadece vezine kafa yoran bu tip, sözün kalbe dokunmasını önemsemez bile.

Kuruntu delisi: Evhamdan yüreği hop hop eder kuruntu delisinin. Korkaklığı sebebiyle kendisini insanlardan soyutlar, yalnızlığı tercih eder. Endişesinin ardı arkası kesilmez: “Lokman Hekim yemin etse de, yine onun ilaçlarına kendisini teslim etmez/ Bu maskara şaka yollu bir söz işitse, onun gürültüsü ta Çin’den duyulur.”

 

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi