Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

 

"GOOD MORNİİİNG!"

Birileri, şu bizim Türkiye'nin adını "Turkey" yapmış: aman ne akıllar, ne büyük zekâvetler? Dâr-ı dünyâda itekakıla da olsa kendi­mizi rahat hissedebildiğimiz tek coğrafya parçasına "isim koyma" hakkından uşakça bir tabasbusla vazgeçiyor, "Türkiye" ismini bir kı­sım firenge içindeki küçük "i" ve "ü" harfleri yüzünden alerjik görünür diye "aşşağılık" kompleksine kapılıyorsanız ölünüz de üstünüzü ör­telim.

Hamaseti artık sevmiyorum; gençken güzeldi, heyecanımızı tutuşturuyordu ama itidal çağına geldik, vaktin mühimce bir kısmı tepkilerimizi dengeleyip ehlileştirmekle geçiyor. Hayır efendim, hamâset filan değil; bu memleketin adı Türkiye. İngilizlerin, Fransızların ne dediği kendi bilecekleri iş. Bu memlekete gönderilen bütün mektup­ların en altına büyük harflerle Türkiye yazılmalı; bu ibareyi taşıma­yan mektuplar, ülke ismi yanlış yazıldığı gerekçesiyle adrese iade edilmeli. Bizimle ilgilenen, bizimle işi olan, bizimle ticaret yapan Tür­kiye kelimesini yazmasını ve okumasını öğrenmeli; bu hassasiyeti, hindi misâli boş tafralarla tüylerimizi kabartmak için değil, kendi nef­simize ve ülkemize duyduğumuz saygı gereği göstermeliyiz.

Daha önce başkaları da işaret etti, ben de yazdım; en rütbeli devlet ricalinin bindiği uçağın üstüne "Republic of Turkey" yazmağa hakkınız yok. Bu uçağı, yaban ellerde Türkiye'yi temsil ederken ra­hat seyahat edesiniz diye biz satın aldık; parasını vergilerimizle öde­dik. Eğer bir gün aile büyükleriniz sizin için bir uçak alırsa, o uçağın üstüne ne dilerseniz yazdırabilirsiniz ama milletin vergileriyle satın alınmış uçağın üstüne, havaalanlarında yer hizmetleriyle görevli per­sonel rahat tanısın diye, "interneyşınıl" gösteri olsun diye "Republic of Turkey" yazdıramazsınız. Bu ülkenin adını unuttu iseniz anayasa­yı açın bakın. Bu ülkenin ismi 1924 Anayasası'ndan beri değişmedi; biz "Türkiye Cumhuriyeti" diye hatırlıyoruz; bizden habersiz tahrif et­ti iseniz bilelim.

Hani vaktiyle "Dil devrimi" yapmıştınız; başarılı oldunuz; devirdi­ğiniz dilin enkazı üzerinde bugün internet cafe'ler, snack bar'lar, restaurant'lar, charcuterie'ler, couffeur'ler yükseliyor; yanıp sönen neon­larını görünce kim bilir ne kadar bahtiyar olmakta, ne kadar murad almaktasınız? Hakkınız efendim, az mı emek vermiştiniz nitekim?

Sayenizde çarşılarımız sığır çobanlarının kasabalarına döndü; dil vadisine doludizgin girip bir hamlede Moğolistan'a vâsıl olmak di­liyordunuz ama kader sizi Amerikan "country"sine düşürdü; bu he­sapta yoktu belki ama neticede "Türkçe olmasın da tek İngilizceyle de idare ederiz" diye düşünmüş olmasınız ki fazla debelenmeden zil­leti kabul ediverdiniz. "İhtimâl" kelimesine genetik bir hınçla saldırır­ken "possible" ile iktifâa mecbur kaldınız, bu arada "olasılık" da ye­tim kaldı. Bugünün İngilizcesine gösterdiğiniz "tolerance"ı ana diliniz Türkçeye fazla gördünüz. Şimdi Number One radyosu dinleyip che-eseburger'inizi dişlerken, fast food işine yatırım yapıp, rent a car fir­masından kiraladığınız vvagoon jeeple medya plazaların önünden geçerken, jogging yaparken, five o'clock tea'nizi, expressonuzu höpürdetirken, body shaper'le karın yağlarını eritirken genişlettiğiniz bu "mankurt" çığırının vaktiyle, "ve" kelimesinden huylandığı için yazıla­rında "ve" bağlacı kullanmamakla öğünen dehşet tiplerinin açtığını bilemezdiniz.

Siz masumsunuz kardeşim; siz ana dilinizi hâlâ Türkçe sanmaya devam ediniz. Enjeksiyon o kadar hazık eller tarafından applice edildi ki hissetmediniz bilem, geçmiş olsun efendim. Doğup büyüdüğünüz ülkenin ismini hâlâ "Türkiye Cumhuriyeti" diye bilmeye deva edebilirsiniz, ona da geçmiş olsun, hatta "good morniiing!" bile diyebiliriz. Memleketin ismi değişti efendim, "Turkey" oldu; artık Engliş bilmeyen kalmadı, mânâsını bilmeyeniniz yoktur ama biz yine de hatırlatalım: Turkey, Englişçe'de "hindi" mânâsına geliyor arkadaşlar.

Siz meselâ Mısır milli takımının formalarında "Egypt" yerine bizim alışageldiğimiz şekliyle "Mısır" yazısıyla çıktığını gördünüz mü Biz Macaristan deriz ama onlar "Hungaria" derler. Biz Arnavutluk deriz, onlar "Albania" diye isimlendirirler; tabiidir ama bize şirin görünmek için ülkelerinin adını - gaflet eseriyle de olsa - değiştirmezle Biz Yunanistan'a mektup yazarken zarfın altına "Greece" yazarız; nezaket budur, doğru olan da budur.

Haydi, oldu olacak şu yarım kalan işi tamamlayalım da efelik bizde kalsın: Cumhurbaşkanına president diyelim, başbakana prim minister; okul'u "ecole" yapmaya gerek yok; gömlek zaten çoktandır tişört, buzdolabı deep freeze, kırk yıllık sokarıç da haylidir "sos" oldu. Yahu geriye bir şey kalmamış?

Ah pardon, excuse me, enschuldigen sie bitte! Bir şey eksik; nedir o Ahmetler, Mehmetler, Ayşeler, Salihalar? Efendim bunlar, dünyanın gidişatından haberi olmayan cahil ebeveynlerimizin dar görüşlülüğünün eseri çağdışı tortular; bir gün memleketin bazı kamu kuruluşları tarafından "Törki" yapılacağını bilselerdi elbette zamâneye uymakta gecikmeyip evlatlarına Paul, Valentine, Richard, MargarethDiana gibi devrin mânâ ve ehemmiyetine münâsip isimler koyarlardı. Cahillik işte; neyse ki gidişatın nereye yöneldiğini fark eden uyanık ana babalar daha şimdiden çocuklarına - Anglo - Saxon kültür ikliminde yadırganmayacak- Cansın, Sibel, Melissa, Aylin, Poplin gibi hesnâ isimler vermek zekâvetini gösteriyorlar.

Artık müsterih ölebiliriz;

Toprak toprağa... küller küllere... Amen!

AHMET TURAN ALKAN

 

İLGİLİ YAZILAR

11.SINIF DENEME SLAYTI

DÜZYAZI TÜRLERİ TEST -DENEME 

DENEME ÜZERİNE BİR DENEME

DENEME ÖRNEKLERİ

DENEME ÖRNEĞİ-GÖZ CANLININ NERESİNDE?

DOSTLUK-DENEME ÖRNEĞİ

DENEME ÖRNEKLERİ - MUSTAFA KUTLU'DAN

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi