4.
Erzurum Kongresini Açış Nutku
(Atatürk, 23 Temmuz 1919'da toplanan Erzurum Kongresi'ne başkan seçilmiş ve şu tarihî nutku irad etmiştir:)
Muhterem Murahhas Efendiler,
Kongremizin başkanlığına âcizlerini seçmek suretiyle gösterilen itimat ve teveccühe bilhassa teşekkür ederim. Bu münasebetle sizlere bazı hususları arz etmek isterim.
Efendiler!
Tarihî olayların şevkiyle içine düştüğümüz bugünkü kanlı tehlikeleri görmeyecek, bunlardan heyecanlanıp da üzülmeyecek hiçbir vatansever olamaz.
Umumî Harb'in sonunda "milliyetler" esasına dayalı vaatler üzerine hükümetimiz de adalete uygun bir barışa kavuşmak emeli ile "mütareke" istedi. İstiklâl uğrunda namusu ve kahramanlığı ile vuruşan milletimiz, 30 Ekim î918'de imzalanan mütarekeye uyarak silâhı elden bıraktı.
Devletlerin manevî şahsiyetleri ve mizacı murahhasların şahsi namuslarının kefaleti altında bulunan işbu mütareke hükümleri bir yana bırakılarak, İtilâf Devletleri'nin askerî kuvvetleri, saltanatın payitahtı ve hilâfetin yüce merkezi olan İstanbul'umuzu işgal ettiler.
Günden güne artan bir şiddetle saltanat ve hilâfetin haklan, hükümetin haysiyeti ve millî izzetinefsimiz, tecavüzlere uğradı. Osmanlı uyrukları arasında olan Rum ve Ermeni unsurları gördükleri teşvik ve kışkırtmalar ile millî namusumuzu yaralayacak taşkınlıklara başladılar. Nihayet hazin ve kanlı safhalara varan küstahça tecavüzlere koyuldular. Fakat derin esefle belirteyim ki, bu cüretler, sekiz aydan beri ardarda iktidara gelen, millî murakabe dışındaki merkezî hükümetlerin, birbirlerinden daha beter aciz ve zaafları, İstanbul'un bir kısım gazetelerinden görülen pek kötü ihtiraslar, millî vicdanı inkâr ve "kuva-yı milliyeyi" ihmal dolayısıyla artmıştır.
650yıldan beri bağımsız olarak saltanat sürmüş, tarih, adalet ve kahramanlığını vaktiyle Hindistan sınırlarına, Afrika ortasına ve Macaristan'ın batısına kadar götürmüş olan bir milletin esirlik ve kölelik derecesine indirilmesi, nihayet bu devleti mezara gömmek gibi insanlık ve medeniyetle ve bilhassa "milliyet" esasları ile telif edilemeyecek emeller müsamaha ile desteklenmiş görülüyor. Tatbikat safhası da başlamıştır.
İzmir, Aydın, Manisa ve Bergama bölgesinde şimdiye kadar binlerce anaların babaların ve çocukların akıp giden temiz kanları, Aydın gibi Anadolumuzun seçme bir şehrinin Yunanlıların zalim ve ateşli yıkımlarına kurban oluşu, memleketimizin çeşitli yerlerinin İtalyan ve başka devlet işgalleri elbette gayretullaha ve mîllî gayrete dokunmuştur.
Efendiler,
Herkesin bildiği gerçektir ki, tarih bir milletin kanını, hakkını ve varlığını hiçbir zaman inkâr edemez. Böylesine bâtıl bir perdenin ardında, vatanımız ve milletimiz aleyhinde verilen hükümlerle kararlar, muhakkak surette iflâsa mahkûmdur. Ve işte bütün bu menfur zulümlerden, aczlerden, tarihimize karşı reva görülen haksızlıklardan müteessir olan millî vicdan uyanmış, feryadını yükseltmiş ve "Müdafaa-yı Hukuk-ı Milliye", "Muhafaza-yı Hukuk-i Milliye", " Müdafaa-yı Vatan", "Redd-i İlhak" adlarıyla fakat aynı yüce ve mukaddes hakların korunması için iyice belirmiş millî cereyan, bütün yurdumuzda artık bir elektrik şebekesi haline gelmiş bulunuyor İşte bu azimkâr şebekenin oltaya koyduğu kahramanlık ruhudur ki mübarek vatan ve milletin mukaddes haklarını kurtarma ve korumaya dayanan son sözü söyleyecektir.
(Atatürk'ün Bütün Söylev ve Demeçleri, Yakın Tarihimiz, Cilt 1, Sayı 2)
İLGİLİ İÇERİK