Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

                              TÜRK EDEBİYATINDA DENEME-Nurullah ÇETİN

    Özet

Deneme, Türk edebiyatında oldukça gelişmiş bir türdür. Bu çalışmanın amacı, tarihî gelişimi içinde Türk edebiyatında deneme türünün hangi aşamalardan geçtiğini sergilemek ve belli başlı deneme yazarları ve eserleri hakkında bilgi vermektir. İncelememiz sonunda Türk yazarlarının sanat, şiir, roman, dil, şehir, felsefe, din, siyaset gibi hemen her konuda oldukça yoğun bir deneme birikimine sahip olduklarını gördük. Türk edebiyatında belli başlı deneme yazarları şunlardır: Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, Suut Kemal Yetkin, Mehmet Kaplan, Nurettin Topçu, Salah Birsel, Vedat Günyol, Enis Batur, Cemil Meriç, Mehmet Salihoğlu, Uğur Kökden, Nermi Uygur, Ahmet Turan Alkan, Ali Çolak.

Anahtar Sözcükler: Deneme, dil, sanat, şiir, roman, felsefe, din, dil, şehir

Giriş: Deneme, Tanımı ve Özellikleri

Fransızca ‘essai’ olan deneme, kökeni itibarıyla Latince ‘exagium’, ‘exigere’ kelimelerinden gelmektedir. Fransa”da ‘essai’ kelimesi, ilk önce Bordeaux Parlamentosu danışmanı tarafından kullanılmıştı. Türkçede önceleri bunun için ‘bend’, ‘tecrübe-i kalemiyye’, ‘kalem tecrübesi’ gibi terimler kullanılmış, zamanla ‘denemek’ fiilinden türeyen ‘deneme’ terimi yerleşmiştir.

Serbest düşüncenin ifade alanı ve nesrin bir türü olarak deneme, yazarın gözlemlediği ya da yaşadığı olay, olgu, durum ve izlediği varlıklarla ya da herhangi bir kavramla ilgili izlenimlerinin belli bir plana bağlı kalmayarak, tamamen kendi kişisel görüşüyle serbestçe yazıya döktüğü birkaç sayfayı geçmeyen kısa metinlere denir.

Denemeci, yazısını deliller getirip fikrini ispatlamaya ihtiyaç duymadan ve kesin hükümler vermeden serbest bir tarzda kurar. Deneme, derin düşünceden çok; kişinin kendi dışındaki varlıklarla herhangi bir konuda gerçek ya da hayalî olarak girdiği diyalogun ürünüdür.

Deneme yazarı, olay, olgu, durum ve eşyalarda sıradan insanların -eskilerin ifadesiyle- ülfet ve ünsiyet perdesi altında göremediği, farkına varamadığı ayrıntıları, dikkat etmediği hususları, incelikleri, güzellikleri, harikaları, olağanın altında yatan olağanüstülükleri görebilen, hissedebilen, düşüncesiyle ve tecrübeleriyle onları okuyucular için ilginç gelebilecek şekilde yazıya dökebilen insandır. Sıradan insanın ‘baktığı’ şeyi deneme yazarı ‘görür’.

Denemenin belli bir konusu yoktur. Hemen her konu; tabiat, siyaset, din, edebiyat, kültür, felsefe, ekonomi, metafizik, sanat, eğitim, dil, şehir, psikoloji, kadın ve daha başka alanlardaki pek çok konu, deneme türünde kendine yer bulabilir. Önemli olan bu konuların özgün bir bakış açısıyla sunulması ve nirengi bir noktanın vurgulanmasıdır.

Denemeci için konu amaç değil araçtır. Varlık, tabiat, olaylar, kitaplar, sanat eserleri, insanlar vb. konular, denemecinin asıl kendi fikirlerini söyleyebilmesi için birer vesile konumundadırlar. Denemeci, irdelemelerinde tamamen kendini, kendi bilgi ve kültür birikimini ve beğeni düzeyini esas alır. Denemede konuyu yüzeysel ve genel bir değerlendirme söz konusudur. Konunun ayrıntıları ve unsurları yani parçaları üzerinde değil bir bütün olarak geneli üzerindeki izlenimler, düşünce ve duygular önemlidir. Denemeci, ele aldığı konuyu bir bütünsellik içinde nasıl görüyorsa, onun kendi üzerinde bıraktığı genel izlenim neyse onu yazar. 

Deneme, diğer edebî türler gibi bir türdür. Şiir, roman, hikâye, roman, tiyatro gibi türlerin amacı neyse denemenin amacı da odur. Bu türler okuyucuya ne veriyorsa deneme de onu veriyordur. Yalnız her türün veriş tarzı başkadır. Diğer edebiyat türlerinde olduğu gibi denemede de birtakım doğruların araştırılması, kanıtlanması değil; üreterek, bireysel keşiflerle okuyucuda birtakım etkiler ve izler bırakmaktır.

Deneme dilinde çeşitli bilim, felsefe ve sanat dallarına ait terimlere yer vermekten ziyade halk çoğunluğunun ortak günlük konuşma dilinin düşünce diline dönüştürülmesi çabası hâkimdir. Denemede bilimsel yazılardaki kuruluk ve şematiklik bulunmaz. Düşünce, şiirsel, akıcı, samimî bir üslûpla sunulur. Bu bakımdan deneme yazılarının geniş halk yığınlarınca kolayca ve rahatlıkla okunabilme özelliği vardır. Deneme yazarı, yazısını yazarken bir anlamda kendi kendisiyle diyalog içindedir. Kendi zihinsel âleminde düşünce temrinleri yapar.

Denemeci, öğrenilmiş bilgileri yaşanmış tecrübeleriyle özgün bir senteze ulaştırabilen kişidir. Kitabî ya da gözleme dayalı bilgilerini salt oldukları gibi aktarma yerine onları kendi yaşantısında yer edindiği oranda yazısına yansıtır.

Deneme yazarı, yazısına ana dilinin edebî ve kültürel anlamda tüm zenginliklerini, şahsî kültürel birikimini ve sorgulayıcı eleştirel yaklaşımını yansıtabilen kişidir. Denemeci, ele aldığı konuyla ilgili olarak eleştirme, tartma, ölçüp biçme, yargılama, değişik yönleri yoklama, değerlendirme faaliyetlerinde bulunur.

Denemede bilimsel makalelerde olduğu gibi metotlu bir plan ve çerçeve yoktur. Yazar, tez olarak öne sürdüğü bir fikri destekleyici ya da ispatlayıcı mahiyette bilgi, belge, bulgu, istatistik döküm, örnek, alıntı gibi malzemelere ihtiyaç duymaz. Yazısına konu edindiği unsurla ilgili izlenim ve düşüncelerini sergiler ve okuyucunun bu metin üzerine düşünmesini, ilgisinin istediği noktaya yönelmesini, kendince belli bir sonuca varmasını ister. Makale yazarı ele aldığı konuyla ilgili olarak kesin bir sonuca ve yargıya ulaşmalıdır. Deneme yazarının ise böyle bir yükümlülüğü yoktur. O, düşüncelerini bir sonuca bağlamayabilir, ayrıca çelişkili düşünceler de ortaya koyabilir.

Felsefî metinlerde filozof, yazısında kendince sistemini kurduğu felsefî bir anlayışa, sistemli felsefî bir dünya görüşüne bağlı olarak düşüncelerini ortaya koyar. Ortaya koyduğu her metin, kendi felsefî bakış açısının birer açılımı ve ayrıntısı mahiyetindedir. Ancak denemede böyle sistemli bir düşünceye bağımlılık zorunluluğu yoktur. Denemecinin yazısında ileri sürdüğü düşünce, herhangi bir felsefe ekolüyle ilintili olmayabilir. Ancak filozof, yazısında kurduğu ekole bağlı düşünce üretme çabası içindedir.

Gazete yazıları ve fıkralar, güncel olayları, genellikle siyasî ve sosyal gelişmeleri yorumlayan ve okuyucuyu belli bir eğilime yönlendirmeyi amaçlayan günlük yazılardır. Denemede ise güncel olana bağımlılık şart olmayıp konular ve işlenişi evrensel niteliktedir. Denemenin zamana bağlı olarak eskimesi, güncelliğini yitirmesi söz konusu değildir.

Eleştiri yazısı, bir sanatçı tarafından ortaya konan resim, müzik, hikâye, roman, şiir gibi sanat eserleri hakkında eleştiri kuramlarından bir yönteme dayalı olarak verilen hükümleri, değerlendirmeleri ve varılan sonuçları ihtiva eder. Eleştiri yazarı, konu edindiği eserle ilgili olumlu ya da olumsuz kesin değer yargıları verir, vardığı sonuçları örneklerle ispatlama yoluna gider. Eseri diyelim ki iyi, güzel, yararlı, önemli bulduysa bu olumlu yargılara nereden ve niçin vardığını ispatlamak zorundadır.

Deneme yazısında ise herhangi bir sanat eseri üzerine yazma ve belirli eleştiri kuramına bağımlılık şartı yoktur. Ayrıca deneme yazarı diyelim ki edebî bir eseri konu edinmişse onun kendisi üzerinde bıraktığı olumlu ya da olumsuz izlenimleri ispatlama gereği duymadan ve kesin sonuç ve yargılara varmadan ortaya koyar. Eseri ben böyle yorumladım, başkası da başka türlü yorumlayabilir, ya da ben bu eseri beğenmedim ama başkası beğenebilir der. Bu bakımdan öznel eleştiri bir bakıma denemedir.

Roman, hikâye, tiyatro gibi tahkiyeye dayalı eserler, yaşantıları bir bütün olarak ya da kesitler hâlinde canlı hayatın hareketliliği içinde sergilerler. Denemede ise bir kişinin, yazarın zihninde billûrlaşmış, berraklaşmış düşüncelerin dile getirilmesi söz konusudur.

Bütün bu vurguladığımız farklılıklara rağmen yine de eleştiri, makale ve gazete yazılarını çoğu zaman kesin olarak denemeden ayırmak mümkün olamamaktadır. Çünkü bu farklı isimdeki yazı türleri hemen hemen birbirleriyle iç içe girmiş hâldedirler.

 

Batı Edebiyatında Deneme 

Denemenin edebî bir tür olarak Dünya edebiyatında öncülüğünü Fransız yazar Michel de Montaigne (1533–1592) yapmıştır. Onun Essais (Kalem Denemeleri ya da Denemeler) adlı eseri, bu türün ilk örneği olarak kabul edilmektedir. Montaigne’in denemeleri kilisenin yanlış bir uygulamayla belirli sınırlar içinde izin verdiği düşünce, bilgi, sanat üretimi anlayışına karşı bir tepki hareketi olarak doğdu. Onun denemeleri, herhangi bir dine, kitaba, kanuna, toplum kurallarına, geleneğe bağlı olmayan serbest düşünce temrinleri olarak ortaya çıktı. İnsan iradesinin acizliğinden yola çıkarak kötümser bir dünya görüşünü telkin eden Montaigne, daha sonraları epiküryen ve hümanist yaklaşımlara eğilim duymuştur. İngiliz yazar Francis Bacon (1561–1626), 1597’de denemelerini ‘Essays: Tokluk veren değil de daha çok tat veren tuz taneleri’ olarak tanımlamıştır. O, farklı olmayan başlıklar seçmesine rağmen kıskançlık, zenginlik, diyalog, nesne ve durum değişiklikleri gibi kısa, öz, öğretici ve daha ciddî konulara eğilmiştir. Denemeler adlı kitabında daha çok felsefî düşüncelerini ortaya koymaktadır. Montaigne, genelde binlerce kelime ile deneme yazarken Bacon, birkaç yüz kelime ile metinlerini kurar.

Bacon’ın arkadaşı olan Nicholas Breton, denemelerini The Fantasticks (1626) adıyla yayımlamıştır. Bu, mevsimlere, günlere ve saatlere göre bir takvim biçiminde düzenlenmiş bir çeşit gözleme dayalı koleksiyon gibi bir çalışmadır. Bundan başka Sir Williams Cornwallis, Sir Thomas Overbury ve John Earle gibi yazarlar da deneme yazmışlardır. 1660’lı yıllarda Abraham Cawley, Fransız deneme yazarlarının etkisinde kalarak onlar tarzında yazmayı denedi. Özgürlük, yalnızlık, hırs, hayatın kısalığı ve zenginliğin geçiciliği gibi konuları işlemeye çalışmıştır. Myself adlı deneme çalışması 1668’de ölümünden sonra yayımlanmıştır. Sir William Temple, genellikle Montaigne üslûbunda yazmış ve denemeleri Miscellanea 1680’de yayımlanmıştır.

Yine aynı şekilde Locke, Hume gibi yazarlar da felsefî nitelikli denemeler kaleme aldılar.

Bir başka deneme yazarı olan Alain, Emile-Auguste Chartier (1868–1951)’in Türkçeye çevrilmiş olan Mesut Olmak Sanatı(Çev: Muzaffer Reşit, Varlık Yay., 1951) adlı eserinde ‘mesut olmak’, ‘gönül almak’, ‘öfke’, ‘korku’, ‘gülümseme’, ‘azim’, ‘ümit’, ‘evlilik’, ‘can sıkıntısı’, ‘çalışmak’, ‘teselli’, ‘sabır’, ‘neşe’ gibi belli bazı kavramlarla ilgili bilinenin ötesinde yeni yeni keşiflere çıkmaktadır. Alain, İkinci Dünya Savaşından önce haftalık edebiyat gazetelerinde denemelerini Propos d’Alain adı altında yayımlamıştır. Mehmet Kaplan, İstanbul ve Hisar gibi dergilerde ‘K. Domaniç’ imzasıyla, Birol Emil de kendi adıyla ondan çeviriler yapmışlardır.

Andre Gide (1869–1951), Denemeler (Çev: Suut Kemal Yetkin, Varlık Yay., 1955) adlı eserinde özgün düşüncelerini bazen mektup biçiminde bazen belli başlı şair ve yazarlar dolayısıyla, onlara değinerek ortaya koyar.

İngiliz yazar Thomas Stearns Eliot (1888–1965) Denemeler (Çev: Akşit Göktürk, Afa Yay., Ist., 1987)’ini genellikle edebiyat, şair ve yazarlar üzerine kurmuştur.

Varoluşçu yazar Albert Camus (1913–1960), Denemeler (Çev: Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol, Say K. Paz., Ist., 1983)’inde çağdaş ve evrensel sorunları kendine özgü yorumlarıyla ortaya koymaktadır.

Bunlardan başka Batılı deneme yazarları arasında şu isimleri  sayabiliriz:

Alman: Almanya’da 18. yüzyılda Moralische Wochenschriften ve Teutscher Merkur gibi yayın organlarında deneme metinleri yayımlanmıştır. Rabener, Sturz, Lessing, Wieland, Herder, Lichtenberg, Schiller, Goethe, Möser, Kleist, Schlegel Kardeşler, Novalis, Tieck, Hermann Bahr (1863-1934), Wilhelm Bölsche (1861-1939), Gottfried Benn (1886-1956), Albrecht Goes (1980-) gibi bazı deneme yazarlarından söz edilebilir.

Fransız: Voltaire (1694-1778), Julien Benda (1867-1956), Paul Claudel (1868-1955), Paul Valery (1871-1945), Simone de Beauvoir (1908- ), Julien Benda (1867-1956), Maurice Blanchot (1907- ). 

Amerikan: Ralph Waldo Emerson (1803-1882).

İngiliz: Hilaire Belloc (1870-1953), William Hazlitt (1778-1930), Charles Lamb (1775-1834), Charles Morgan (1894-1958), Joseph Addison (1672-1719), Bertrand Russel (1872-1970), D. Herbert Lawrence (1885-1930), Aldoux Huxley (1894-1963), Charles Morgan (1894-1958).

Ispanyol: Jose Ortega Y Gasset (1883-1955), Miguel De Unamuno (1864-1936).

SON EKLENENLER

Üye Girişi