Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

BAHTİYAR VAHAPZADE - TURAN KARATAŞ

 

Azerbaycan Türkçesinin yirminci asırda yetiştirdiği lirik ve gür sesli ozanı sustu. Yüreğinden kalemine süzdüğü kanı ülkesinin özgürlük mücadelesine karıştıran kurtuluş savaşçısı, bedenini toprağa emanet etti. Vatanına borcunu sözüyle ödemiş bir Türk evladı, sözünün özü samimiyeti olan, asabiyeti heyecanından ve insanlığından gelen, ‘aşktan gayrı söz tanımazam’ diyen koca bir şair daha can kuşunu bedeninden uçurdu.

 Ömrünü edebiyat öğretimine, şiir söylemeye hasreden bir söz efendisi ebediyete intikal etti. Azerbaycan halkının ‘millî şair’, ‘yurttaş şair’, ‘haksever şair’ sıfatlarını lâyık gördüğü Bahtiyar Vahapzade (Şeki, 1925-Bakü, 2009), ömür dersini tamamladı.

Bu vesileyle kitaplığıma uzanıp şairin manzumelerinden derlenmiş iki kitabını önüme aldım. (Bazı kitaplar, okunmak için müelliflerinin ölümünü bekliyor! Ne hazin…) Vahapzade’nin iki kitabı da 1993 yılında çıkmış. Demek ki o yıllarda, Türkiye dışındaki Türklerin edebiyatlarına ülkemizde bir ilgi uyanmış, bir yönelme olmuş. Sonbahar Düşünceleri adlı seçki Kültür Bakanlığı’nca, Ürektedir Sözün Kökü de Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yayımlanmış. Her iki kitaptaki şiirlerin seçimine kendisi de rızalık gösterdiğine göre, bunlar şairin en fazla beğendiği şiirler olmalı diye düşündüm. Kitaplardaki şiirler, söyleyenin şairliğine ilişkin bir fikir, bir kanaat verecek yeterlikte. Üstelik şiirler, şairin farklı dönemlerinin ürünleri.

Kardeş ülkenin halk bilgesi

Fiziken sakalsız olsa bile halkının manen ‘aksakal’ tahtına koyduğu Vahapzade, yıllardır ‘kardeş’ bir ülkenin ‘ulu şairi’ olarak zihnimde dolaşmış, belleğimde öylece yer etmiştir. Yer yer Dedem Korkut’u, Karacaoğlan’ı, Köroğlu’nu hatırlatan bir sesi vardır. Onu, her fırsatta halkına şiirleri yoluyla nasihatte bulunan bir halk bilgesi olarak görmüşümdür. Bir yurttaşı Vahapzade için, yerinde bir tespitle “O, milletin[nin] şiirle çarpan kalbi, şiirsellikle nefes alan zekâ ve vicdanıdır” diyor.

Vahapzade, yüksek fikirleri olan, hegigetin [gerçeğin] ardına düşen, şiirlerinde yer yer felsefî sorular sorabilen bir halk şairidir. Söz gelimi, bir hayatın nelerle kıymetleneceğini düşünür, dünyanın gece demeyip gündüz demeyip dönüşündeki hikmeti düşündürür. Ölümün bir gereklilik ve insanlık için bir iyilik olduğuna inanır: “Beşer ölmezse, bu dünya tezelenmez, gocalar” der.

Şiirleri bir fikir çekmecesi, tecrübe sandığı gibidir. Her fikrin önünde şiirini diz çöktürebilir. Onun nazarında şiir her şey içindir, her konu şiir için. Dahası her derde devadır şiir. Onca, şiir mutlaka somut bir düşünce içermeli, bir ders vermelidir. Bir derdi, öz kaygısı vardır ve bunu şiir yoluyla söyler. İnsanın sorunlarına şiir yoluyla çözümler arar. Başka türlü söylersek, her şeyi şiire yükler, derdi için şiirden şifa bekler. Vahapzade kendisini, halkını hemen her konuda bilinçlendirmekle, onların düşüncelerini terbiye etmek ve heyecanını diri tutmakla vazifeli bilir. Bir kanaat önderidir. Öğüt verir, teselli eder ve umutlandırır insanları. Örneğin, “Ey soyundan ayrılıp kendisinden kaçaklar,/ Emin olun, sizi de bir vakt yadsıyacaklar” yollu keskin eleştiriler yapar. “Bak gökte aya, fehm ile kalbinde güneş gör” yahut “Bulduğumuz kadar da/ Yitiririz dünyada” veya “Hayatın kıymetini/ biz ölüme borçluyuz” buyuran bir hikmetçi, ya da “İpekböceğine çok hasedim var,/ Ölür, öz işini bitiren gibi” diyen bir öğretmendir. Anadilini halkının aklı ve hikmeti bilen bir milliyetperverdir.

Başka bir taraftan, şiir onun için dertlerinin, içinde boylanan istek ve arzularının konuşan dilidir. En başat hüneri ise samimiyetidir: “Dünyamızı yasa, toya bölmüşüz,/ Sevdamızı oda, suya bölmüşüz,/ Vaktımızı güne, aya bölmüşüz,/ Bin arzuya, bin dileğe böl görüm.” “Benim şiirlerim öz hayretimdir” der. Vahapzade, her şeye hayran olabilen ve her derdin oduna yanabilen bir gönül sahibidir. Şiirlerini kaleminin ucuyla yazmaz, yüreğinin gücüyle söyler. Coşkulu, ‘çalkanmak’ isteyen, tepelere değil yüce dağlara kurgulu bir yürektir bu. Gönlüne göklerden yıldızlar yağdıran, sözü yangılı söyleyebildiği için kalpleri de yandırabilen bir yürek.

Şurası da var ki, onu şair eden, eline kalem aldıran biraz da Rus emperyalizmi altında çektiği çileler, yaşadığı azap ve üzüntülerdir. Halkının gördüğü zulümlerdir. Her büyük şair gibi, özgürlüğe tutkundur, haksızlığa tahammülsüz. “Bir hakkın çeğnenmesine tahammül edemem, sıcak kanım var” diyecektir.

Vahapzade’nin şiirlerinin biçimi farklı görünse de iç yapısı pek değişmez. On bir yahut yedi, sekiz heceli dizelerin farklı şekillerde tertibidir hemen bütün şiirleri. Her halükârda dizeler kafiyelidir. “Diri iken, sağ iken,/ Öz sesi olmayanın ölümü sessiz geçer” diyen bu Bahtiyar Türk’ün kendine has bir sesi vardır.

Kendisi hayattan gitse de özgün sesi hatırlarda kalacaktır kuşkusuz. O, seksen dört yıllık ömrünü bir fikir işçisi, bir aydın, öğretmen, halk önderi bir şair olarak milletinin hizmetinde tamamladı. Şiiriyle halkının öncüsü, öğütçüsü oldu. Bize de rahmet dilemek düşer.

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi