Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

İkinci Yeni şiiri 27 Mayıs’ın ürünü mü?/ ALPHAN AKGÜL

Modern Türk edebiyatına ilişkin sorunlar zaman zaman gündeme getirilir; çağdaş şiirimizin kavranmasında üniversitelerin yeterince destek olmadığı ve alaylı eleştirmenlerin bu alanda daha yoğun çabalar harcadığı söylenir.

Bir bakıma doğrudur bu. Öte yandan, akademik yayınların evrensel ölçülere ulaşmamış olmasından kaynaklanan yüzeysel formalizminin yanı sıra, çağdaş şiirin kimi etkin eleştiri figürlerinin bugünün okuru için fazlasıyla spekülatif kaldığı da doğrudur. 1969 yılında Papirüs özel sayısı olarak hazırlanan ve İkaros Yayınları tarafından yeniden basılan İkinci Yeni Şiir başlıklı dosya içinde yer alan Mehmet H. Doğan imzalı yazılar sözünü ettiğim türden spekülatif yargıları barındırıyor içinde. Aslında bu antoloji-dosya, ilk bölümündeki ikinci yeni şiirleri seçkisini, Muzaffer İlhan Erdost, Doğan Hızlan, Memet Fuat gibi eleştirmenlerin makalelerini ve akımı sürükleyen şairlerin bizzat kendi şiirleri hakkında yazdıklarını da kapsıyor ve ikinci yeni olgusunu retrospektif bir şekilde görmemizi sağlıyor. Ancak sorun, Mehmet H. Doğan’ın ikinci yeni yorumlarında siyasi görüşlerini aşırı biçimde öne çıkarması. Bu durum ilk bakışta olağan karşılanabilir, nitekim bütün eleştirmenler nihayetinde belirli bir siyasi görüşe sahiptirler ve ister istemez metinlerinde ait oldukları siyasi yelpazenin izleri görülecektir. Ancak ya bir eleştirmenin siyasi görüşü bir iz olmaktan çıkıp ele aldığı konuya karşı bakış açısını bütünüyle belirliyorsa? Başka deyişle eleştirmenin önceliği ele aldığı metnin gerçekliği değil de, kendi ideolojik tercihi ise?

27 Mayıs: Olumlu politik hareket!

Bu soruyu sorma nedenim, modern Türk şiirini yakından izlemiş, yıllıklar hazırlamış ve genç şairler üzerinde estetik bir ölçüt olmayı hedeflemiş bir eleştirmenin hatırasını gereksiz yere hırpalamak değil. Benim vurgulamak istediğim, Mehmet H. Doğan’ın ikinci yeni üzerine kaleme aldığı yazılarında 27 Mayıs 1960 darbesi ile bu akım arasında kurmak istediği bağların birkaç soruda çözülüp gitmesi. Öncelikle şunu belirtmeliyim: Mehmet H. Doğan, 27 Mayıs darbesini “olumlu bir politik hareket” olarak görmektedir. Ona göre, Demokrat Parti iktidarı süresince kültür tam anlamıyla yozlaşmıştır. Yazarın “Türk Şiirinde İkinci Yeni Dönemeci” başlıklı yazısından aynen alıntılıyorum: “1950’lerde sözde demokrasinin, daha o zamandan başlayan çarpık kapitalistleşme, sanayileşme çabalarının bir sonucu kentleşme, köylerden kentlere göç, gecekondulaşma ise, bir başka sonucu da, başta şiir ve müzik olmak üzere sanat izleyicilerinde yaygınlaşan genel beğeni düşüklüğüdür. […] Orhan Veli’nin zevkini bulmak üzere yola çıktığı çalışan sınıfın gözü üstelik bu kez müreffeh sınıf saydığı yeni burjuva sınıfıyla birlikte -üçüncü-dördüncü sınıf, ucuzcu aşk şairlerinin şiirlerindedir. Zeki Müren o yıllarda parlamış sanat yıldızıdır. Yeşilçam o yıllarda Yeşilçam olmaya başlamıştır”.Mehmet H. Doğan’ın Zeki Müren’i ve Yeşilçam’ı dahi yozlaşma olarak tanımladığı bu görüşleri, bir sosyo-politik tespit olarak kalabilirdi; elbette tüm bu yorumlar ikinci yeni şiirine bağlanmasaydı. Çünkü Mehmet H. Doğan, bu sosyo-politik analizini ikinci yeni şiiri aracılığıyla yeniden üretmeye kalktığında, gerçeklikle mutabık olmayan bir durum çıkıyor ortaya. Şu alıntı, eleştirmenin bir başka yazısından: “DP’nin 27 Mayıs 1960’ta bir askeri müdahaleyle devrilmesinden sonra başlayan dönemdeyse, kültür ve sanat üzerindeki baskıların kısmen kalkmış olması sonucu, şiirde bir atılım ve gelişme süreci yaşanmıştır. 1950’lerin ikinci yarısında ortaya çıkan, daha sonra ‘kapalılıkla, anlamsızlıkla, bir kaçış şiiri olmakla’ suçlanacak olan İkinci Yeni şairleri en güzel şiirlerini bu dönemde yazmışlar, şairin bağımsız, demokrat kişiliği konusunda olumlu örnekler vermişlerdir” (Şiir ve Eleştiri, YKY. 1998. s. 46). Şimdi Mehmet H. Doğan’ın bu yorumlarını bir soruyla sınayalım: İkinci yeni DP baskısının bir ürünü mü yoksa 27 Mayıs’ın getirdiği iddia edilen özgürlükçü havanın mı? Bir çelişki var değil mi? İkinci yeni şiirinin ortaya çıkışı, Mehmet H. Doğan’ın, kültürü yozlaştırdığını düşündüğü DP döneminde gerçekleşiyor. Zaten eleştirmenin kendisi de belirtiyor bunu! Mehmet H. Doğan siyasi görüşlerinden ödün vermemek uğruna düştüğü çelişkinin farkında olmalı ki bu çelişkiyi aşmak için bir eleştirmenin kesinlikle kaçınması gereken bir yönteme başvuruyor: Spekülasyon! Çünkü Mehmet H. Doğan’ın “27 Mayıs şiirde atılıma neden oldu, ikinci yeni şairleri 27 Mayıs’tan önce ortaya çıktı, ama bu şairler en güzel şiirlerini 27 Mayıs’tan sonra yazdılar” anlamlarına gelen cümlesini başka türlü yorumlamak mümkün değil. Düşünelim: Yerçekimli Karanfil 1957, Umutsuzlar Parkı 1958, Petrol 1959, Üvercinka 1958, Dünyanın En Güzel Arabistanı 1959, Galile Denizi 1958, Kınar Hanım’ın Denizleri 1959 yılında yayımlanmış. Bu kitaplardaki şiirlerin, “ikinci yeni”nin belleklerde en çok yer eden şiirleri olduğunu söylersem sanırım abartmış olmam.Bu spekülasyonun nedeni ne öyleyse? Aslında Mehmet H. Doğan’ın ikinci yeni şiiri üzerine yaptığı yorumlar 27 Mayıs darbesinin bir savunusudur. Çünkü eleştirmenin ikinci yeni şiirini tartışırken ürettiği temel sav, 27 Mayıs sonrasının DP dönemine göre daha “iyi” olduğu üzerine kuruludur. Eğer 27 Mayıs sonrası DP’den daha “iyi” ise 27 Mayıs sonrası yazılan şiirler de zorunlu olarak öncesinde yazılanlardan daha “iyi” olacaktır. Bu mekanik yorum, bir siyasi görüşün “ikinci yeni şiiri” aracılığıyla ifade edilmesinden başka bir şey değildir. Mehmet H. Doğan’ın “ikinci yeni şiiri”nin üslubuna ilişkin söylediği tek edebî sav, bu şiirin “konuşma ve yazı dilinin aleyhine işleyen bir şiir dili kurma çabası” içinde olduğudur. Ama eleştirmen akımın bu özelliğini de, 1960 öncesi “yozlaşmış” kültüre duyulan tepkiye bağlayacaktır (s. 175-76). Oysa Türk şiirine yöntemli bir bakışla, bütün bir şiir geleneğimiz içinde, “gündelik konuşma Türkçesiyle yazma” ile “gündelik konuşma Türkçesini yadsıma” arasında gidip gelen iki ana eğilim olduğu kolaylıkla görülebilir.

Erdost, Cöntürk ve Doğan

İkinci Yeni şairleri kendilerini temsil edecek bir eleştirmene ihtiyaç duymuşlar mıdır? Eğer Muzaffer İlhan Erdost, Hüseyin Cöntürk ve Doğan Hızlan gibi ikinci yeninin arka planını derinlikli yorumlarla kavramaya çalışan eleştirmenler olmasaydı bu soruya “hayır” yanıtını verirdim. Çünkü ikinci yeni şairleri kendi ürettikleri şiire edebî ölçütlerle yaklaşmışlardır. Cemal Süreya’ya göre “şiir gelmiş kelimeye dayanmıştır”, Edip Cansever’e göre “mısra işlevini yitirmiştir”, İlhan Berk’e göre, “şiir bir anlam değil dil sorunudur”, Sezai Karakoç’a göre, “İkinci yeni, Yeni Gerçekçiliktir” vs. Erdost ve Cöntürk’ün katkıları ise çok daha tutarlı ve zihinsel uğraş ürünü yargılardır: Erdost, ikinci yeniyi halı, kilim desenlerinin soyut geometrik yapısında olduğu gibi bir tür dekoratif sanat olarak düşünmüştü. Hüseyin Cöntürk ise ikinci yeniyi atonal müziğin yapısıyla ilişki kurarak açıklamaya çalışmıştı. Son soru: Mehmet H. Doğan-Muzaffer İlhan Erdost, Hüseyin Cöntürk’ün bu şiiri kavramsallaştırmaya, Doğan Hızlan’ın ise divan şiiri bağlamında tarihselleştirmeye çalışması gibi-ikinci yeni şiiri tartışmalarına yeni bir bakış açısı getirmiş midir? Hiç sanmıyorum!

Kitap Zamanı sayı:32

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi