Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

 

Dünya savaşının devam ettiği yıllarda her alanda olduğu gibi edebiyat hayatında da bir buhran yaşanır. Bu buhran, Türk Edebiyatı Tahrîr Heyeti imzalı, 9 Teşrin-i sâni 1917'de kaleme alınmış ve bir bakıma Şairler Derneği'nin kuruluşunun ilân edil­diği yazıda şöyle dile getirilir: "Bugün edebiyat âlemi bir buhran içinde: Bir tarafta, Acemâne bir şive ile gazeller okunuyor. Diğer tarafta ise, yenilik namına, ruhumuza hiç hitap etmeyen, sanattan mahrum, ibtidâi eserler çıkıyor."83[1] İşte Şairler Derneği, edebiyat hayatım bu buhrandan kurtarmak için "îbdâi bir edebiyat vücuda getirmek" gayesiyle 1917'de kurulur.[2]

Şairler Derneği'nin kuruluşu ile ilgili olarak, Servet-i Fünûn da, geçmişte yapılanlardan da bahsedilerek, şöyle bir açıklama yer alır: "Servet-i Fünûn, bu nüshasıyla yeni bir ufuk açıyor. Faal, zengin mazisiyle iftihara hakkı olan bu mecmua, dün, Türk edebiyatı tarihinde gazel ve kasidenin köhne şekli, köhne esası haricinde, bambaş­ka bir çığır açan Tevfik Fikret neslinin faaliyet sahası olmuştu. Meşrutiyet'ten sonra ise "Fecr-i Ati" gençleriyle mesaisini teşrik eden Servet-i Fünûn, bugün artık o eski sahifeleri kapıyor ve yeni, canlı, fey­yaz bir şekle giriyor. "[3]

Servet-i Fünûn'unda "yeni şekil" olarak ifade edilen husus, milli kaynaklara yönelme hareketidir. Şairler Derneği'nin sanat anlayışının da dile getirildiği yazıda bu durum şöyle ifade edilir: "Servet-i Fünün dün, nazarlarını İran'dan Garb'a çevirenlere neşriyat vasıtası olmuştu. Bugün ise, gözlerini kendine, kendi milletine, kendi ufuklarına döndüren hassas, sanatkâr bir gençlikle el ele veriyor,"[4]

Şairler Derneği ile ilgili Türk Yurdu'nda yer alan bir yazıda da, kurulan dernekten ve sanatkârlardan şöyle bahsedilmektedir: "Sonbahar rüzgârlarının dağıttığı çiçekler gibi her biri kendi âleminde açıp solan şairlerimiz, bu dağınık yaşayışa bir nihayet vermek istemişler ve Türk Ocağı'nda her hafta toplanmaya başlamışlardır. Yeni bir edebi­yat binasının temellerini kurmağa çalışan bu genç şairler, bütün kuvveti, İstanbul'un şuh, güzel sinesinden ve Türklükten alıyorlar."[5]

“Bütün kuvvetini İstanbul'dan ve Türklükten alan” Şairler Derneği üyeleri, aslında 1911 ’de Genç Kalemler dergisinde başlatılan hareketin 1917'deki takipçileridir. Türk Ocağı'nda yaptıkları toplantılarda aldıkları kararlar bu görüşümüzü doğru­ladığı gibi Ömer Seyfettin'in de bu grupta yer alması, onların Genç Kalemler'in devamı olduğunun bir delilidir. Şairler Der­neği'nin Türk Ocağı'ndaki toplantılarda aldığı -Türk Yurdu'nda beş madde olarak yayınlanan- kararlar şunlardır:

1.    Türkçeye Türk sarfı hâkimdir. "Kâmus-ı Arabî" ile "Burhan-ı Katı"da pinekleyen kelimeler bize ne kadar yabancı ise "Kitâb-ı Dede Korkut" ve "Lûgat-ı Çağatay'da uyuklayan kelimeler de bugünkü ruhu­muza o kadar yabancıdır.

2.     Şiirlerimizi hece vezninin şe'niyette bulunanlarıyla terennüm edeceğiz. Fakat sanatkâr, hece vezniyle olmak üzere yeni bir şekil bulursa bununla numunelerini yapar, iddiasını ortaya atar ve amme kabul ederse yaşar, etmezse yaşamaz.

3.    Şiirde her tarz serbesttir: Parnas, sembolik, romantik, natüralist, ilâh... Yeter ki, herkes hislerini, kendi şahsi ve milli sanatkâr olduğu gibi, milli sanatkâr da dehâ sahibi bir mübdidir. Binaenaleyh, hakiki bir eser-i sanat, milli bir eser-i sanat, milli bir eser-i sanat da bir eser-i dehâdır.

4.    İçtimaiyatçılar gittikleri yolun nihayetindeki kâinatın neresi ol­duğunu bilen fert yığınlarının aralarında iş bölümü yapabileceklerini söylüyorlar. Bizler, gittiğimiz yolun sonundaki füsunkâr cenneti bilen yolculardan olduğumuz için, aramızda taksim-i a'mâl kanununu tatbik etmeliyiz- Meselâ: Kimimiz lirik şiirler, kimimiz epik manzumeler yazar, kimimiz efsaneler terennüm karı olur, kimimiz temâşa eserleri yaratırız.

5.    Efsaneler, Acem'in, Yunan'ın efsanelerinden değil, bâkir ve kıymetdâr bir âlem olan Türk esâtirinden alınacaktır.”[6]

Sanatta millilik ve dilde sadelik ilkesine göre edebi eserler vereceklerini beyan eden Şairler Derneği üyelerinin Osmanlı alfabesindeki harf sırası esas alınarak Türk Yurdu’nda isimleri şöyle sıralanır: "Orhan Seyfi, Hasan Zeki, Hakkı Tahsin, Sâfî Necip, Salih Zeki, Selahattin Enis, Ömer Seyfettin, Faruk Nafiz, Yahya Saim, Yusuf Ziya Beyler ile daha bazı gençlerden mürekkeptir.”[7] Savaş yılları olması dolayısıyla bünyesinde geniş bir kadro oluşturamayan Şairler Derneği; "Genç Kalemler ile başlayan Yeni Lisan ve milliyetçi­lik hareketini daha yaygın hale getirdiler. Konusunu Turan ülkesinden veya Anadolu'dan alan şiir nesir ve tiyatro kitapları çıkardılar. Bunları ayda bir yayımlamayı düşündüler. "[8]

Hece-aruz kavgasında[9] hece vezninin üstünlüğünü savu­nan Şairler Derneği üyeleri, ileri sürdükleri ilkeler doğrultusun­da Servet-i Fünûn, Yeni Mecmua, Dergâh gibi dergilerde faali­yetlerini sürdürürler; Servet-i Fünûn dergisi daha önce aruzla şiir yazanların yayın organı iken bu kez aruza karşı çıkan hececi şairlerin yayın organı olur. Şairler Derneği'nin kurulduğu ve faaliyetlerini sürdürdüğü yıllarda Servet-i Fünûnculardan Cenap Şehabetin, Süleyman Nazif, Ali Ekrem aruzu savunur. Onlara karılık Şairler Derneği cephesinden Yusuf Ziya (Ortaç, 1895- 1967) yazdığı makalelerde Derneği ilkelerini bütün yönleriyle anlatmaya çalışırken, İstanbul Türkçesinin esas alınması gerek­tiğini savunur. Edebiyatın o dönemde içinde olduğu buhranı anıza bağlar.

I. Dünya Savaşının etkisiyle milli değerleri ön plânda tutan Şairler Derneği üyeleri, kendilerinin tutarlı ilkeleri olan bir grup olduklarım, her dönemde hece veznini savunan sanatkârlar olarak kendilerine bir yol çizdiklerini ve her türlü engellere karşı bu yolda yürüyeceklerini kaydederler. Bu yolda yürümek için kendilerinde yeterli güç olduğunu belirten Şairler Derneği üyele­rinin, Servet-i Fünûn'da, beyanname niteliği taşıyan yazı şu sa­tırlarla noktalanır: "Biz, bu umumi karışıklık ve boşluk içinde, etrafı­mızı hayâlı vaadlerle aldatmağa değil, gayemizin ciddiyet ve azametini yazılarımızla isbata çalışacağız. Aramızda, sanatın her şubesine mensub olanlar var. Başka yollardan aynı emele doğru koşan bu gençlik esasda birleşiyor ve yalnız bir şey için çalışıyor: İbdâî bir edebiyat vücuda getir­mek. Servet-i Fünûn'un her nüshası, ciddi baş eğmeyen mesleğimizi bütün vuzuhuyla gösteren bir âyine olacaktır."[10]

Şairler Derneğinde bir araya gelen sanatkârların çalışmaları; I. Dünya ve Kurtuluş Savaşı yılları olması dolayısıyla akim kal­mıştır. Devletin yıkılması ve bir kaos ortamı doğması nedeniyle ilkeleri kamuoyunda yansıma bulamamıştır. Bu yüzden "geçiş döneminde yetişen kuşak"[11] olarak Türk edebiyatında yerlerini almışlardır. Balkan Savaşları yıllarında, Genç Kalemlerle başlayan, Hecenin Beş Şairi ve Şairler Derneği üyeleri başta olmak üzere I. Dünya Savaşı ve İstiklâl Savaşı yıllarında devam eden, bu topluluklar dışında pek çok şair ve yazar tarafından da benimsenen “Yeni Lisan” makalesindeki ilkeler bir hareket halini almıştır. Türkçeyi sadeleştirme ve millî edebiyat oluştur­ma çabaları; Cumhuriyet’ten sonra da hem kişisel hem de top­luluklar bazında özellikle Atatürk döneminde bir hareket olarak sürmüştür. 1940’tan sonra Garip ve sosyalist gerçekçilerle bu anlayış zayıflamış ve kesintiye uğramış olsa da, 1950’den 1980’e kadar topluluk olarak Hisarcılar tarafından sürdürülmüş, 1980’li yıllardan sonra da pek çok şair ve yazar bu anlayışı be­nimsemiş ve günümüzde de varlığım sürdürmektedir.


Türkiye'de Edebiyat Toplulukları, Dr.Öztürk EMİROĞLU



[1]  Birkaç Söz", Servet-i Fünûn, C. 53, S. 1367, 15 Teşrin-i sâni 1333/1917, s. 242

[2] " Derneğin kuruluş tarihiyle ilgili olarak kaynaklarda verilen bilgiler bir birini tutmamaktadır: Ahmet Kabaklı, "1920 yıllarında Celâl Sâhir'in (Erozan) baş­kanlığında bir Şairler Derneği kurulmuştur." ifadesini kullanırken; (Türk Ede­biyatı, C. 3, TEV Yay., 9. b., İst, 1994, s. 337). Kenan Akyüz, "...1917 yılı Ha­ziranında Şairler Derneği kuruldu." demektedir. (Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri 1860-1923, İnkılâp Kitabevi, 5. b. , İst., 1990, s. 170.) Bilge Ercilasun ise; "...21 Haziran 1917'de Şairler Derneği, kurulur."diye yazmakta­dır. (İkinci Meşrutiyet Devrinde Tenkit, 1. Türkçü Tenkit, TKAE Yay., Ank., 1995, s. 226, 228.) Şairler Derneği'nin kuruluş tarihi olarak, Türk Ocağı'nda yaptıkları birkaç toplantıda aldıkları kararların Türk Yurdu'nda yayınlanış tari­hini esasalırsak, 21 Haziran 1333/1917 tarihi doğrudur. Ancak, yayın organı olarak Servet-i Fünûnu seçen Şairler Derneği'nin bu dergide yayınlanan ilk bildirilerinin yayınlanış tarihini esas alırsak 15 Teşrin-i sâni 1333/1917 kuruluş tarihi olur.

[3] "Birkaç Söz", Servet-i Fünûn, C. 53, S. 1367, 15 Teşrin-i sâni 1333/1917, s. 242.

[4]  a.g.y., s. 242.

[5] "Şairler Derneği", Türk Yurdu, C. 12, S. 9, 21 Haziran 1333/1917, s. 3486.

[6]  a.g.y., s. 3486.

[7]  a.g.y., s. 3486. Ahmet Kabaklı, "Enis Behiç, Halid Fahri, Halide Nusret"i de Şairler Derneği üyeleri arasında zikreder. (Türk Edebiyatı, C. 3, s. 337).

[8]  90 Kabaklı, a.g.e., s. 337.

[9]  Geniş bilgi için bkz: Hasan Kolcu, Türk Edebiyatında Hece - Aruz Tartışmala­rı, Kültür Bak., Yay., Ank., 1993, 413s.

[10]  "Birkaç Söz", Servet-i Fünûn, L III/1367, 15 Teşrin-i sâni 1333/1917, s. 242.

[11]  Şükran Kurdakul, "Çağdaş Türk Edebiyatı 1, Meşrutiyet Dönemi 1, Bilgi Yay., 4.b., Ank.,1994, s.130.

SON EKLENENLER

Üye Girişi