Tekke Edebiyatına Ait Nazım Şekillerinden Medhiye
Tekke şiiri, bütün bir milletin malıdır. Zira o, millî dili ve halk zevkini kuvvetle yaşatmıştır. Âdeta halkın dinî ruhunu terennüm etmekle onun bu vecdini tanzim ve idare etme rolünü de üzerine almıştır. Bu bakımdan Tekke edebiyatı mamullerinde bir yandan Divan edebiyatının, diğer yandan da Âşık edebiyatının özellikleri görülür.
Bu edebiyatın dili, genel olarak halk edebiyatının diline yakınsa da, onda orta seviyedeki halkın kolaylıkla kullanageldikleri Arapça-Farsça kelimelere de rastlanır.
Tekke edebiyatı mahsulleri, şekil ve vezin bakımından Divan ve Saz şiiri ile ortaktır. Şöyle ki, Tekke şiirinde hem hece, hem aruz vezni, hem Türk hem de Arap-Acem şekilleri kullanılmıştır. Tekke şiirinin kendisine mahsus muayyen vezin ve şekli yoktur. Ancak belirtelim ki Tekke şairleri hem aruzu, hem de heceyi çok rahat kullanırlar. Tekke edebiyatının şekil bakımından Divan ve Âşık edebiyatları ile müşterek yanları vardır. Ayrıca vezin ve şekilde de çok kere Saz şiiri şekliyle Divan şiiri veznini veya Saz şiiri vezniyle Divan şiiri şekillerini birleştirmek suretiyle ayrı bir hususiyet kazanmıştır.
Saz ve Divan şiirindeki sınırlı konu ve belli zümrelere verilen ruhun hâkimiyetine mukabil, Tekke şiirinde dinî ve tasavvufi ruhun hâkimiyeti vardır. Bunun en belirli tarafı, kendilerine mahsus ruhanî ve İlâhî bir vecdi terennüm etmeleridir. Tekke Şiiri, Saz şiirine nispetle daha çok fikri ve felsefi, Divan şiirine nispetle daha fazla millî ve hayatîdir. Tekke şairleri, diğer şairler gibi kendi ruhlarının ürperişlerini ve rüyalarını, dinî, ahlâkî düşünce ve duygularını söylemektedirler. Bu bakımdan Tekke edebiyatı mahsulleri, Türk milletinin İslamiyet’le bütünleşmesi noktasından dinî-millî bir edebiyatın doğmasını sağlamıştır.
Tekke şairleri, Divan ve Âşık tarzım iyi bilmelerine rağmen, eserlerini halka daha iyi anlatabilmek için halkın anladığı milli vezin hece vezni ile yazmışlardır. Onlar şiirlerinde, nazmı şekli olarak “koşma”yı daha çok kullanmışlardır.
Kafiye şemaları bakımından “koşma” türüne giren hece vezni ile yazılmış Tekke şiirlerinin konulan ve edaları itibariyle değerlendirilmesi gerekir. Bu itibarla Tekke edebiyatının araştırma sahası, genel olarak dinî muhtevalı manzum ve mensur eserlerden meydana gelmektedir. Biz bu çalışmamızda, sadece manzum eserler üzerinde duracağız. Onlar da: İlâhi, münacaat, Na’t, medhiye, hikmet, nutuk, devriye, şathiye, miraciye, mevlid, ramazaniye... vb. leridir.
Tekke edebiyatı’nın kendisine ait müstakil bir nazım şekli olmamakla beraber, Divan ve Âşık edebiyatları nazım şekillerini ortak olarak kullanmaktadırlar. Bu nazım şekillerinden birisi de:
Medhiye:
"Birini övmek için yazılan manzum ve mensur eserler"dir. İki türlüdür.
a) Padişah, vezir, şeyhü'l-islâm... vb. gibi zamanın ileri gelen yaşayanlarını; övmek için yazlıan eserler,
b) Dört halifeyi, ashab-ı kiramı toptan ve ayrı ayrı, yahut "ariflerin kutbu" sayılan velîleri mesh için yazılan eserlerdir. Halk bu nevi şiirlere ilâhî, aruz şairleri ise istigase Tekke şairleri "istimdat" adım vermektedirler.. İstigase; dört halifenin, ashab-ı kiramın ve evlîyaullahın ruhaniyetlerinden şefaat dileme ve onların her zaman ve her yerde kendilerine yardıma olmalarını istemeleridir. "Medhiye"lerde çok kerre kaside kullanılmakla beraber, diğer nazım şekillerine de müracaat edilmektedir. Dört halife içinde kandilerine en çok medhiye yazılan Hz. Ali ve Hz. Ebu Bekir'dir. Çünki tarikatların çoğu bu ikisine nesep itibariyle bağlanmaktadır. Bazı derviş şairlerin mensubu oldukları tarîkin pirine veya silsilelerine yahut da aziz bildikleri mürşitlerine hitaben medhiye yazdıkları olur. Bu tür ilâhilerde, o mürşidin vasıflan uzun uzun anlatılır.
Ölüler hakkında yapılan medhiyelerde şair ondan bir menfaat beklemeyeceği için bunlarda inanış hakikati vardır. Diriler hakkındaki medhiyelerin en zayıf ciheti ve en kabarık vasfı ise 'hakikatsizlik’tir. Yani medhiyelerde şair medhettiği kimsenin medhe hak kazanan liyâkatından ve eserinden ziyade medih hakkında mefhumlar ve mazmunlar avlamaya ehemmiyet verir.
Yunus için Kemâli'den bir medhiye örneği:
- 1 -
Ezelden bezm-i uşşak'a giden bir pirdir Yûnus
Makam-ı kuds-i lâhut'a eren tek birdir Yûnus
Saray-ı "künfekân"ın zevkinin tasviridir Yûnus
Rumûz-i lübb-i Kur'an metnin tefsiridir Yûnus
İttirmiş kendini, kendinde bulmuş Zât-ı Mevlâ'yı
Açılmış gönlü, görmüş can gözile Sırr-ı Esmâ'yı
"Hârim-i Lîmaallah"a girip mahvetmiş eşyayı
Kitab-ı kâinat-ı aşkı bir teşhirdir Yûnus
0 insanlık içinde gevher-i yekta-yı ma'nadır
Hazinedar-ı eş'ar, hem emîn-i ilm-i a'lâ dır
0 Hak'la söyleyen, hak söyliyen bir mürg-i güya dır
Cenâb-ı Kibriya'nın mazhar-ı takdiridir Yûnus
Tekke edebiyatında görülen medhiye türü eserlerde genel olarak bu hususiyetler vardır. Tekke mensubu şairler, klasik şairler gibi medhiyye tarzı manzumeleri herhangi bir maddi beklenti (caize) karşılığında yazmaz. Bunlarda ilâhi türün ve ledünnîaşkın bütün özellikleri görülür.
-2-
Ümmî Sinan'dan mürşidine bir medhiyye:
Pirün 'azizüm bâ-sefâ seyrâna gelmişem sana
Mazhar-ı zât-ı Mustafâ sultâna gelmişem sana
Ey "küntü kenz" ün mazharı tâlib-i Hakk'un rehberi
Ey mürşidlerüh serveri ihsana gelmişem sana
Ey kân-ı 'ilm (ü) 'irfânun mazhar-ı sırr-ı Sübhân'un
İder isen kabul cânum kurbâna gelmişem saha
El-mühinüne lâ-yemût hayy (u) bekasın bi-vücût
Sundum saha elümi tut Lokmân'a gelmişem sana
Zahir tenüm bâtın cânum döndüm saha külli yönüm
Kalmadı zann (u) gümânum imâna gelmişem saha
Yandı ciğer oldı kebâb dilerem ola feth-i ebvâb
Nûş itmeğe âb-ı hayât mestâne gelmişem saha
Yüz bürüyüben aglayu himmetühe bil baglayu
Katre oluban çağlayu ummana gelmişem saha
İrgürmege mahbubıha talihleri matlubıha
Barâz-ı kalbün babına dermana gelmişem saha
Girdüm bu 'aşk bâzârına komaz bugünün yarına
Yanmağa derdüh nârına pervane gelmişem saha
Ol "küntü kenz"i bulmağa sırrına 'arif olmağa
İlm-i ledünnî bilmeğe irfana gelmişem saha
Ben bilmezem ahvâlümi bulmağa togrı yolumı
Bî-çâreyem tut elümi dîvane gelmişem saha
Bulmaga vasl-ı yârumı kodun nâmûs (u) 'ârumı
İrgürmege katârumı kırbana gelmişem saha
Ümmî Sinan eydür pirüm artdı benim ahum zârum
Envârı gözler gözlerüm Sübhân'a gelmişem saha
3
Eşrefoğlu Rumi'den
Cem' olmuş dervişleri
Pirim Abdülkâdir’in
Yolunda sâdıkları
Pirim Abdülkâdir'in
Elim verdim eline
Kurban olam diline
Canlar feda yoluna
Pirim Abdülkâdir’in
Arısının balıyım
Bahçesinin gülüyüm
Bağının bülbülüyüm
Pirim Abdülkâdir’in
İnkâr eden ol eri
Mürşit eder şeytanı
Aslıdürür Geylâni
Pirim Abdülkâdir'in
Sana direm hey kişi
Kalpten çıkar teşvişi
Oda yanmaz dervişi
Pirim Abdülkâdir'in
Evliyalar rehberi
Hakkın sırra mazharı
Başında kudret gülü
Pirim Abdülkâdir'in
Hak katında uludur
İki cihan doludur
Eşrefoğlu kuludur
Pirim Abdülkâdir'in
ABDURRAHMAN GÜZEL, TÜRK DİLİ DERGİSİ